Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu haber 2128 kez okundu. | Guncel Haberleri
Haberin Tarihi :   29 Nisan 2015 - 06:00

Yiğit Bulut: Televizyonda gördüğünüz o adam ürün yerleştirmedir

Büyüt
Küçült
Yiğit Bulut: Televizyonda gördüğünüz o adam ürün
Güncel Haberleri › Yiğit Bulut: Televizyonda gördüğünüz o adam ürün yerleştirmedir haberi Yiğit Bulut, Türkiye Batıdan kopuyor mu diye televizyonda konuşan adamın aslında bir ürün yerleştirme olduğunu söyledi, bu tip insanlara dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.
star.com.tr-Özel İlgili Videolar
Derin Analiz - 28.04.2015 1. Bölüm
Derin Analiz - 28.04.2015 2. Bölüm

TRT Haber'de Hasan Kurtulmuş'un sunduğu Derin Analiz programında konuşan Yiğit Bulut, Türkiye'deki ve dünyanın büyük bölümündeki Batı hayranlığını eleştirdi, Batı hayranlığı olan toplumlarda yeni zihin kodlarının oluşturulmasının gerekliliğini anlattı.

1800'lü yıllardan itibaren, Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflamasıyla ve teknik üstünlüğün Batı'nın eline geçmesiyle birlikte Batı'nın kültürel üstünlüğü de ele geçirdiğini, diğer toplumların zihin kodlarını yeniden yazdığını ve Batı'ya hayran toplumların ortaya çıkmasına sebep olduğunu ifade eden Yiğit Bulut, "Türkiye Batı'dan kopuyor mu" sorusunun bile bir ezikliği ifade ettiğini, bu soruyu soranın da Batı'nın ürünü bir adam olduğunu belirtti.

Yiğit Bulut şunları söyledi:

ARTIK SORGULAMA ZAMANI GELDİ

Aslında dünyanın, kabul edilmiş referanslarını sorgulama zamanı geldi. Bakıyorsunuz dünyaya, "Batı medeniyettir, Batı iyidir, Batı şöyledir böyledir..." Neden? Bunun altını dolduracak felsefe nereden geliyor? Şu anda öyle bir hareket var mı? Bunları sorgulama zamanı geldi. Nasıl iktisat felsefelerini sorguluyoruz, "300 yıl önce böyle dediler, neden" diyoruz, Batı'yı da sorgulamamız lazım.

BUGÜNÜN İMPARATORLUKLARI ARTIK ÇATIRDIYOR

Dünyaya kendini kabul ettirmiş finansal imparatorluklar, kurduğu düzenin üstünde hüküm süren x imparatorlukları, y imparatorlukları, z imparatorlukları... Aslında bütün hepsinin altında bir çatırdama var. Bugün insanlar Afrika'da, Güney Amerika'da soruyorlar, "biz yüzyıllardır niye sömürülüyoruz..."

Madem Batı bu kadar medeniydi, neden gelip kan üstünde kendi banka hesaplarını doldurmaya çalıştı. Bugün Ortadoğu'da insanlar soruyorlar, "neden yüzyıllardır bizim kanımız akıyor?" diye.

İNSANLAR ARTIK BU SORUYU DAHA YÜKSEK SESLE SORUYOR, İNSANLAR BİLİNÇLENDİ

Bu soruları artık insanlık çok yüksek sesle sormaya başladı. Aslında Amerika'da da soruluyor sivil toplumlar içinde. Amerika'da birçok insan çok ciddi sorular sormaya başladı. Bütün bunlar aslında dünyanın yeni bir bilinç seviyesine ilerlediğini gösteriyor.

YÜZYILLARDIR ZİHİN KODLARIMIZA KAZINMIŞ CÜMLE: "MEDENİYET BATI'DAN GELİR"

"Batı medenidir, medeniyet Batı'dan gelir" nereden çıktı bu cümle. Bu ne demek? Yok böyle bir şey. Bunların hepsi, insanların zihin kodlarına, yüzyıllardan beri devam eden emperyal baskı sonucu kazınmış, oluşturulmuş cümleler.

Bir malın iyi olması için illa Batı'dan gelmesi gerekmez. Bugün baktığın zaman üretim üstünlüğü Doğu'nun eline geçmeye başladı. Evet bugün Çin ürettiği malları x kalitesinde, y kalitesinde üretiyor olabilir ama üretim üstünlüğü Doğu'ya doğru geçmeye başladı.

TARİHİN SARKACI YENİDEN DOĞU'YA DÖNÜYOR

Şunu çok iyi analiz etmek lazım. Tarihin sarkacı vardır. Bu sarkaç dönem dönem bölgeler üzerinde sallanır. Tarihin sarkacının üstünde sallandığı bölge dünyanın merkezi olur. Bakıyorsunuz, 1300'lerden itibaren sarkaç Doğu'ya doğru yavaş yavaş kayıyor, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulup zirveye çıkmasıyla birlikte sarkaç Doğu'nun üzerinde duruyor.

Burada bir parantez açayım. Osmanlı İmparatorluğu aynı zamanda bir Balkan İmparatorluğu'dur. Dolayısıyla aynı zamanda Batı'ya doğru da gidip gelen bir sarkaç var. Ama öz olarak Osmanlı İmparatorluğu bir Doğu imparatorluğudur.

1880'LERİN BAŞINDAN İTİBAREN SARKAÇ BATI'YA DÖNMÜŞTÜ

1699'da Karlofça Anlaşması'nı imzaladığımız andan itibaren, teknik olarak üstünlüğün de Batı'ya geçmesiyle birlikte sarkaç tekrar Batı'ya doğru yol almaya başlıyor. Ve 1800'lerin başından itibaren üstünlüğümüzü tamamen kaybetmeye başlıyoruz.

1800'lerin başından itibaren, aslında teknik üstünlüğümüzü kaybetmemiz, zihinsel olarak da, düşünce kodlarımızın da malesef Batı'ya hayran bir şekilde içeride örülmesine yol açıyor.

Çok açık konuşalım, 1800'lerin başından itibaren içeride yetiştirilen "entelijansya"nın tamamı Batı hayranı neredeyse. Arada tabi ki "ne oluyor" diyenler çıkıyor. Ama bakıyorsun okullara tamamen Batı hayranı okullar. Bugün halen bu sorun çözülemedi. 13-15 yıldır bu sorunla uğraşılıyor tam olarak hala 200 yıldır yerleşen sorunu çözemedik. Çünkü içeride halen, eğitim sisteminde Batı hayranı kurumlar merkezde yer almaya devam ediyor.

11 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU GÖTÜRÜP MÖSYÖ ZEMOR'A TESLİM EDİYORUZ

Bakın ben hep söylerim. Okulumu çok severim, Galatasaray Lisesi'nden mezunum. Saygı duyarım ama, sistem normal değil. Sen bir çocuğu 11 yaşında Anadolu Lisesi'ne sokuyorsun, 500 bin kişinin arasından ayıklıyorsun ki, bugün artık bu 5 milyon olmuştur, ondan sonra götürüp Mösyö Zemor'a teslim ediyorsun. Olmaz böyle bir şey. Bir ülkenin en iyi adamlarını kendi çabanla, kendi eğitim sisteminin kriterleriyle ayıklayıp, götürüp yabancı bir okula teslim edemezsin. Eleştiriyse eleştiri. Yabancı okuldur, değildir tartışılır. Ama olmaz. Birçok insan kendini bu okulların etkisinden kurtarmıştır ama birçok insan da kurtaramamış ve yabancı hayranı, Batı hayranı olmuştur.

BATI HAYRANLIĞI BİR ŞEY GETİRMEZ

Batı hayranlığı bir şey getirmez. Sen kendi maneviyatını, kendi özünü göremezsin. Bir bakıyorsun, diğer taraftan paralel bir örgüt yapılanması eğitim sisteminin içine girmeye başlamış. Girmiş, şimdi bunu sökmeye çalışıyoruz. Bir taraftan Batı hayranı sistem, bir taraftan paralel sistem, bir taraftan ortada kalan çekirdek.

Sayın Cumhurbaşkanı hep söylüyor: 4+4+4. Bunun değerini anlamamız lazım. Neden 444? Bu çok önemli. Çünkü, az önce anlatmış olduğum, aşağıdan yukarıdan gelen etkileri ayıklayan, merkezde, bu coğrafyanın, bu ülkenin milli okullarını oluşturan bir sistem. Milliyetin, maddiyatın, maneviyatın hepsinin sentezini yapıp, sana ideal bir öğrenciyi yetiştiren bir sistem.

ÇOCUK ÖNCE KENDİ GEÇMİŞİNİ, KENDİ MANEVİYATINI ÖĞRENMELİ

Bir çocuk gider önce kendi geçmişini öğrenir, kendi maneviyatını öğrenir, kendi sınırlarını, coğrafyasını öğrenir, ondan sonra gider diğerlerini öğrenir. Ben ayrıca, ana branşlarda yabancı dille eğitim yapılmasına da sonuna kadar karşıyım. "Ama kimyayı biz Fransızca okuduk, kimyayı Almanca okuduk, Coğrafyayı İngilizce okuduk...".  Arkadaş sen Almanca'yı, İngilizce'yi, neyi istiyorsan konuş. Ama bir ana branşta yaptığın eğitimi Türkçe yapacaksın. Eğitim dilinin Türkçe olmadığı yerde sen yoluna devam edemezsin. Senin zihin kodlarının yabancı hayranı olması kaçınılmazdır.

Bir şey daha söyleyeyim. Ben bunu söyleyince "niye böyle söylüyorsun" diyorlar. Çocuğu gönderiyorsun İtalyan lisesine, İtalyanca okuyor. Öbürü gidiyor Fransızca okuyor, öbürü gidiyor başka bir Avrupa dili okuyor. Yeni dünya denkleminde bu dillerin sana hiçbir yararı yok. İngilizce'yi öğrensin, hatta ana dili kadar öğrensin. Ama bunun üstüne öğreneceğin dil İtalyanca, Fransızca değil. Bundan sonra öğreneceğin diller, yeni dünya düzeninde senin kullanabileceğin diller olmalı.

CUMHURİYET'İN İLK YILLARINDAN SONRA DENGE, TERAZİ KAÇTI

O yüzden, Batı hayranlığı içindeki eğitim sisteminin ürettiği zihin kodlarından kurtulmamız gerekiyor. Cumhuriyet'in kuruluşunun belli bir döneminden sonrası o denge, o terazi kaçmıştır. Ve tamamen Batı hayranlığına dönen bir sistem var. Batı hayranlığı adı altında kendi değerlerini, manevi değerlerini unuttuğun bir sistem var.

HER ŞEY SİYASET DEĞİL, SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNÜN

Her şey siyaset değil. Her şeyi siyasete bulaştırmayın. Siyaset üstünde, bir seçilmiş Cumhurbaşkanı bir temel nüve, çekirdek üretmeye çalışıyorsa, siz de buna vatandaş olarak, birey olarak, toplum olarak, sivil toplum kuruluşu olarak bunun arkasında durmaya çalışın. Siyasetin değil. Kendimizi nereden üretiyoruz? Referanslarımızı nereden alıyoruz? Benim referansım eğer Fransa'da bir üniversitenin ürettiği kavramdan geliyorsa, benim referansımda bir sorun var demektir.

Binlerce yıllık geçmişimde bırakılan eserlerden kendime bir referans üretemiyorsam, benim referans kaynaklarımda ciddi sorunlar var demektir.

"TÜRKİYE BATI'DAN KOPUYOR MU" CÜMLESİ

Şu tip bir propaganda var: Türkiye Batı'dan kopuyor mu?

TÜRKİYE BİR YERDEN KOPAMAYACAK KADAR BÜYÜK BİR PARÇADIR

Türkiye'nin Batı'dan kopması ne demek? Türkiye bir yerden kopamayacak kadar büyük bir parçadır. Türkiye'nin kendisi ana gövdedir. Ana gövdenin parçaları kopar ana gövdeden. Türkiye'nin kendisi ana gövdedir. Batı'yla iyi ilişkileri vardır, karşılıklı sentez ilişkileri vardır, alır, verir. Kültürel-finansal ilişkileri olur. Ama Batı'nın tesirinde kalacak, Batı'nın dediğini yapacak, Batı'nın istediklerini yaparak bunu kendi referansı haline getirebilecek bir ülke değildir Türkiye. Türkiye, kendisi gibi var olması gereken bir ülkedir. Kendisi gibi. Batı'dan kopmaz, Batı'yla ilişkileri devam eder. Eskisi gibi devam eder, yenisi gibi devam eder. Ama ilişki eşitsiz bir noktaya kaçıyorsa, seni sürekli ezmeye yönelik bir noktaya doğru gidiyorsa, sana haksızlık edilmesine gidiyorsa, o zaman bir dur dersin ve ilişkini yeniden tanımlarsın.

BU CÜMLE BİLE, SÖYLEYENİN NASIL BİR BATI HAYRANI OLDUĞUNU ORTAYA KOYUYOR

"Batı'dan kopuyor mu" cümlesi bile, aslında nasıl Batı hayranı bir kafanın ağzından çıktığı belli. Ne demek Batı'dan kopmak ya? Senin baban mı, anan mı? Ana gövden mi? Biz burada duruyoruz. Kimseden kopmuyoruz. Ne sağa kayıyoruz, ne sola. Biz kendimizi olduğumuz gibi tanımlamak için çalışıyoruz. Bizim kimseden kopmaya, kimseyle birleşmeye, kimsenin parçası olmaya, kimseyle birlikte yeni bir identifikasyon, bir kimlik ilişkisine girmeye ihtiyacımız yok.

"Batı'dan kopuyor mu" cümlesi bile, aslında nasıl ezilmiş, zihin kodları Batı tarafından üretilmiş bir kafadan çıktığı belli olan cümle.

"BATI'DAN KOPUYOR MUYUZ" DİYEN ADAM BİR "ÜRÜN YERLEŞTİRME"DİR

Uyanacaksın. Canımız acıyor, canımızın acıması aslında bir uyanmaya vesile. Uyanacaksın ve "Türkiye Batı'dan kopuyor" diyen adamı televizyonda gördüğün zaman, anlayacaksın aslında onun Batı'nın bir ürünü olduğunu. Burada bir ürün yerleştirme olduğunu anlayacaksın. Hani televizyonda geçiyor ya, "bu programda ürün yerleştirme vardır" diye bir yazı geçiyor. İşte bu adamlar da birer "ürün yerleştirme". Bu adamı gördüğün zaman "ürün yerleştirme" olduğunu anlayacaksın.

KÖLE ZİHNİYETLİ PROFESÖR

Ankara'da bir vakıf üniversitesinde ekonomi bölüm başkanı. Diyor ki, "2004'te Türkiye'nin ekonomisi çok iyiydi, çünkü Kemal Derviş programı vardı" diyor. IMF emir veriyordu, biz yapıyorduk diyor yani. Bir kişinin zihin kodları başkasının emir verdiği şeyleri yapmak üzerine çalışıyorsa, sen kölesin arkadaş. Köle zihniyetinden kurtulamazsın. Ve köle zihniyetiyle ekonomi anlatamazsın çocuklara. Anlatırsın, 300 sene önce İngilizlerin yazdıklarını anlatırsın. 

YİĞİT BULUT'UN AÇIKLAMALARININ TAMAMINI AŞAĞIDAN İZLEYEBİLİRSİNİZ: 

DERİN ANALİZ PART 1

DERİN ANALİZ PART 2

*





E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
Etiketler :
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
DİĞER HABERLER
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024