Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Değerli Okuyucu! Bu yazımızda önemli bir organımızdan ve bir Peygamberle, kavmi arasında geçen bir diyalogdan bahsetmek istiyorum.
Alınlar Ve Perçemlerimiz
Mealini verdiğim şu ayetlerde C. Hak, kıyamet günü sorgulanma anımızdaki iki organımıza dikkat çekiyor ve şöyle buyuruyor:
“ Suçlular yüzlerinden tanınacaktır; perçemlerinden ve ayaklarından alınacak (yakalanacak)lardır. (Rahman Suresi, 41)
“ Hayır! Bundan vazgeçmezse (onu) perçeminden yakalayacağız!
O yalancı, günahkâr perçem(in)den!” ( Alak suresi, 15,16)
Bir Peygamber İle Kavmi Arasındaki Diyalog
Evet, C. Hak, vaktiyle Hud adındaki kulunu Ad kavmine uyarıcı olarak gönderdi. Hud (a.s.), kavmine şöyle seslendi:
“ Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin! Sonra da O’na tevbe edin (yönelin) ki üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin ve gücünüze güç katsın. Suç işleyerek (Allah’tan) yüz çevirmeyin.”
Allah’ın o güzel elçisine, kavminin verdiği cevap ise şöyle oldu:
“Ey Hûd! Bize açık bir mûcize getirmedin; biz senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz; biz sana iman edecek de değiliz.”
O Allah’ın elçisi de: “ Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvendim,” dedi ve cümlesini şöyle tamamladı:
“ Hiçbir canlı yoktur ki O (Allah), onun PERÇEMinden tutmuş olmasın. Şüphesiz ki Rabbim doğru yoldadır.” (Hud suresi,52,53,56)
Neden Perçem?
Hz. Hud (a.s.), C. Hakk’ın, her şeye hâkim olduğunu, her şeyin kontrolünün onda bulunduğunu kavmine bu mecazi cümlelerle haber veriyordu. Yüce Rabbimiz de, Hud Peygamberini Kur’an’da anlatırken çok ilginç mesajlar veriyordu bizlere. Bizler de, o mesajları 21. Yüzyılın Müslümanları olarak şöyle yorumluyoruz:
“ Herhangi bir davranış için gerekli olan karar verme, niyet ve planlama aşamaları beynimizin frontal (ön) lobunda meydana gelir. Hud (a.s.), bu gerçeği, İlâhi bir mucize ile mecazi olarak perçemlere dikkat çekerek ifade etmişti.
Bu cümle, insanın kendi özgür iradesini kullanarak yapmış olduğu bütün davranışların kontrol merkezi konumundaki bu beyin bölgesiyle sorguya çekileceğini vurgulamaktadır sanki. Çünkü beynimizin ön lobu, perçemin döküldüğü alına denk gelen kafatası bölümünün içerisinde yer almaktadır. Yüce Allah’ın, bizlerin “perçemlerinden tutması/yakalaması” demek, tüm karar ve eylemlerimizden haberdar olması demekti. Bundan dolayıdır ki, Allah’ın mümin kulları, sadece Rablerinin huzurunda, yalnız onun için kapandıkları secdelerini yaparken, beyinlerinin ön lobuna komşu olan alınlarını yere koyarlar, kendi hür iradeleriyle O’nun huzurunda kulluğunu gösterir; sadece ve sadece O’nun huzurunda eğilirler..
Biz İman ederiz ki…
Şek ve şüphesiz iman ederiz ki, C. Hakk’ın, Hud kavmi hakkında uyguladığı âdetullah (ilâhi yasa,) tarih boyunca icra edilmiş ve kıyamete kadar bu, böyle devam edecektir; tıpkı Âd kavmi ve benzerlerinde olduğu gibi.
“(Azap) emrimiz gelince Hud’u ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir merhametle kurtarmıştık. Biz onları ağır bir azaptan kurtarmıştık.
İşte şu, Âd (kavmi)dir: Rablerinin ayetlerini inkâr etmişler, (Allah’ın) elçilerine asi olmuşlar ve inatçı her zorbanın emrine uymuşlardı…” (Hûd suresi, 58,59)
Mü’minlere Rağmen Birileri
Dünyamıza, yaratılışımıza ve olaylara bakarken vahiy gerçeğini kabul etmeyip pozitivist bir anlayışla ve sadece alınlarının hemen ardındaki beyin lobundan bakanlar da var bu hayatta. Onlara göre, Yaratıcı, peygamber, öte âlem, cennet, cehennem gibi metafizik problemler, sözde ve karmakarışık problemlerdir; bir başka ifade ile söylersek; ortada çözümlenecek bir şey yoktur. Onun için, Pozitivist bir felsefenin kurbanı olan kişi, ateisti de deisti de eleştirir. “Allah’a inanırım ama peygambere inanmam” diyen deist’e veya “Allah yoktur; inanmam” diyen ateiste şöyle derler: “Olmayan bir şeyin yokluğunu da varlığını da kanıtlamaya çalışmak anlamsızdır ve ortada bir problem yoktur ki inanmıyorum diye bir cümle kullanılsın..” Onlara göre Metafizik sorular, belki soru formundadır, ancak olgusal gerçeklikle ilgili herhangi bir içerikten yoksundur. Çünkü hiçbir metafizik soruda cevap gerektiren bir durum söz konusu olmaz.
Velhasıl
Bizim Rabbimiz, Rabbinnas’tır; tarih boyunca kullarını peygamberleri vasıtasıyla eğitmiş, onlara doğru yolu göstermiştir. Biz Mü’minler, O’na iman eder, gösterdiği doğru yoldan yürümeye çalışır; perçemlerimizi secdeye koyarız ve şöyle dua ederiz:
Sübhane Rabbiyel A’lâ= Yüceler yücesi Rabbim! Seni tesbih ederim”
“Rabbimiz! Unutur veya hata edersek bizi cezalandırma!”
Rabbena la tuziğ kulubena ba’de iz hedeytena veheb lena min ledünke rahmeh, inneke entel vehhab.
Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız sensin Sen!
“Rabbimiz! Unutur veya hata edersek bizi cezalandırma! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme! Rabbimiz! Kaldıramayacağımız şeyleri de bize yükleme! Günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın. Kâfirler gürûhuna karşı bize yardım eyle!”