Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Değerli okuyucu! Bu yazımızda namazlarımızda okuduğumuz TEBBET (Mesed) Suresi’nden bahsetmek istiyorum. Bizler, bu sureyi okurken, tarihteki ve günümüzdeki Ebu Leheb’leri hatırlıyoruz, onlara karşı dikkatli olmamız gerektiği mesajını alıyor, şerlerinden ve tuzaklarından korunmak için de Cenabı Hakka dua ediyoruz.
Bu Sureyi Okurken
Evet, bizler bu sureyi okurken, Rabbimizin onlar için ne buyurduğunu da hatırlıyoruz:
1. Ebu Leheb’in iki eli (malı ve kazancı) kahrolsun (kurusun), (kendisi de) kahrolsun!
2. Malı da kazancı da ona yarar sağlamadı.
3-5. O ve odun taşıyıcı(sı olarak) hanımı boynunda hurma lifinden bükülmüş bir iple alevli bir ateşe girecektir.
Bu sureyi okuduktan sonra, merhum Arif Nihat Asya’nın şu mısralarıyla seslendiği Allah Resûlünü de hatırlıyoruz:
“Diller, sayfalar, satırlar
"Ebu Leheb öldü"diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!
Bu sureyi okurken, sahip olduğumuz makam, mevki, mal, servet, nüfus ve nüfuz gibi sahip olduğumuz her ne varsa, onlarla imtihan edildiğimizi ve bunların çok doğru değerlendirilmesi gerektiği mesajını alıyoruz. Ayrıca bunların, Ebû Leheb ve eşi gibi feci bir akıbetle bizi karşı karşıya getirmemesi gerektiğini hatırlayıp; ebulehebleşmemek için Rabbimize dua ediyoruz.
Kimdi Ebu Leheb Ve Karısı?
Allah Resûlü, bir gün kendi soyundan olan akrabalarını Kâbe’nin tam karşısındaki Safâ tepeceğine davet etti ve onlara şöyle hitap etti:
— Ben size, şu tepenin arkasında, şehri istilâ etmek isteyen bir düşman ordusu gelip karargâh kurmuş desem bana inanır mısınız?
Şöyle cevap aldı: “— Sen asla yalan söylemedin, senin söyleyeceğin her şeye inanırız.”
O devamla: “— Allah beni, sizi ikaz edip belli şeylerden inzar (çekindirmek) ve şayet beni dinlemeyecek olursanız öfkesinin sizi tehdit ettiğini söylemek üzere göndermiş bulunuyor.”
Tam bu sırada Ebü Leheb denilen o adam, Allah Resulünün sözünü kesip şöyle demişti:
“.— Ellerin kurusun (kahrolasıca). Bu mânasız ve boş bildiri için mi bizi rahatsız ettin ve zamanımızı boş yere geçirttin? Atalarının, oğullarına ve kavmine, senin getirdiğinden daha kötü bir şey getireni görmedim…”
Ebu Leheb’in bu boykotundan sonra Hz. Peygamber (s.a.s)’in halaları, gidip Ebü Leheb’le konuştular ve Muhammed (A.S.)’ın, geleceği daha evvelden haber verilen Resul olduğuna dair onu iknâ etmek istediler ama bundan bir sonuç alamadılar.
Azgınlaşan Bu Adam Ve Karısı
Bu adamın bir de karısı vardı; o, Ebu Süfyân’ın kız kardeşiydi, adı Ümmü Cemil’di. İslâm’a ve Peygambere hücum etme konusunda, onun da kocasından geri kalır tarafı yoktu.
Evet, Ebü Leheb ve karısı, Resülullah’ın evini taşladılar. Bununla da yetinmediler; kapısının önüne her çeşit çöp ve necâseti (pisliği) gizlice atmaya başladılar. Ama bir gün arkadaşlarından biri, bu adamı suçüstü yakaladı ve onu bu yüzden cezalandıracağını söyledi. Amca Ebü Leheb, bu sefer taktik değiştirdi, adam kiralayarak, aynı kötü işi bir takım kimselere yaptırmaya başladı?
Velhasıl
Bizler, İslam’a saldırmak için fırsat kollayan bir takım tarihselcilerin, deist ve sapkınların: “ Bu din, Arap’ın dinidir, bana ne Ebu Leheb ve karısından…” şeklindeki lakırdılarına aldırış etmeden bu sureyi okuruz; Rabbimizin, bu sure ile bize vermek istediği mesajları göz önüne alarak Ebu Leheb ve karısının prototiplerini iyice tanırız, şerlerinden korunmak için de Allah’a dua ederiz.
Ve ardından A.Nihat’ın şu dizeleriyle Allah Resulüne olan hasretimizi tazeleriz:
“ Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi..
Nerde kaldın ey RESUL,
Nerde kaldın ey NEBİ?
Günler, ne günlerdi, ya MUHAMMED;
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı..
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,
Halime’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi,
Amine’nin emaneti ağlardı!
Hatice’nin goncası,
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetin gözbebeği,
Göklerin RESULÜYDÜN..
Değerli okuyucu! O peygambere salat ve selam olsun. Rabbiz, bizleri ve bütün mü’minleri kıyamet gününde onunla beraber eylesin. Allah’a emanet olunuz.