Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 1318 kez okundu.
Yazının Tarihi :   14 Nisan 2014 - 10:46:34

UMRE GÜNLÜĞÜ -II- SEVR’E DOĞRU

Büyüt
Küçült
UMRE  GÜNLÜĞÜ -II- SEVR’E

Mustafa GÜL

 


Sabah namazını otelde kıldık. Kahvaltıyı yedide bitirdik. Mekke’deki ziyaret yerleri için 07.30 da arabaya bindik.


                4.Şubat.2014.Salı. Mekke, Altınoluk karşısı.


                                    SEVR’E DOĞRU


      İlk durak Sevr Dağı (Cebel-i Sevr). Rehberimiz 14 yıldır Mekke’de yaşayan Amasyalı Recep. Hem rehberlik yapıyor hem de arabası ile umrecileri gezdiriyor. Güzel konuşuyor, hoş konuşuyor. Hac ve Mekke ile bilgileri ezberlemiş. Mina bölgesinde İbrahim ve İsmail olayını anlattığında hanımları ağlattı. Yola çıkarken: “Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz.” demişti. Keşke anlattıkları arasına uydurulmuş hikâyeleri anlatmasaydı.


 


       Sevr Dağı, denizden 950, bulunduğumuz yerden 600 m. yüksekliğinde. Yukarı çıkamadık. Nebi ve Ebubekir’in üç gün gizlendikleri mağarayı göremedik. Fakat 622 yılında, yani Hicri 1. Yılda gerçekleşen bu yolculuğu ve düşmandan kaçışı yaşar gibi olduk. Yakalanmamak için Medine’nin ters yönüne gidiş; yüksek bir dağın tepesindeki mağaraya gizleniş; izlerin silinmesi için çobanın koyun sürüleriyle geçtikleri yollardaki izleri silmesi; Ebubekir’in korkuya kapıldığı bir anda: “Üzülme, Allah bizimle beraberdir.” (Tevbe,9/40) diyerek teselli etmesi; kısacası düşmandan kaçarken tüm önlemlerin alınması, insanlık için örnek olan bir Nebi’nin yapması gereken en doğal davranışlar olduğunu düşündüm.


 


        Sonra Arafat’a yöneldik.  Arafat yolu üzerindeki büyük bir mescitten ve oranın imamından bahsetti rehberimiz. İmam, daha önce Kâbe imamlığına tayin edilmiş. Amerika ve kral hakkında konuşmaması istenmiş. İlk Cuma konuşmasında kralın hatalarını, Amerika hakkındaki gerçekleri anlatınca, hemen görevden alınmış. Kabilesi çok nüfuzlu olduğu için ceza vermeyip, şimdiki camiye tayin etmişler. Cemaati dolup taşıyormuş.


 


         Mekke’ye 25 km. uzaklıktaki Arafat’ın merkezine vardık. Resul-u Ekrem’in ilk ve son haccında Veda Hutbesi’ni okuduğu yerde, 632 yılında yüz binlere seslenişini duyar gibi olduk. Üzerine basa basa, altını çizerek söylediği: “Size bir emanet bırakıyorum. Ona sarıldıkça dalâlete düşmezsiniz. O Allah’ın Kitabı Kur’an’dır.” tavsiyesinin bugün nasıl görmezden gelindiğini, üzülerek bir daha hatırladık.


 


         Arafat’tan Müzdelife’ye indik. Taş toplama, akşam ile yatsının cem edilerek kılınışı, geceleyiş. Sabah namazını kılıp yola çıkışı anlattı rehberimiz. Büyük, orta ve küçük Şeytanın taşlandığı ve Akabe Biatı’nın yapıldığı yeri de gördük.


 


                                      HİRA’NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ


 


         Son durak, Nebi’nin ilk durağı Nur Dağı/Hira oldu. Hira, denizden 600, bulunduğumuz yerden 280 m. yükseklikte. 2005 teki Hac ziyaretimde ilk gördüğümde çok etkilenmiştim. Tırmanmış, Hira mağarasına kadar çıkmıştık. Yarıdan yukarısı sarp kayalardan oluşan tepenin haşmetli görünüşüne dakikalarca bakakalmıştım. Şimdi o kadar etkilenmedim. Yapılan yüksek binaların görüntüsünden mi, yoksa ikinci defa gördüğümden mi? bilemiyorum.


 


                                                           5.Şubat.2014.Çarşamba.Kâbe, Altınoluk karşısı.


 


       Nur Dağı molamızda, günümüz ile 610 yıllarını kıyasladım. Türkiye’nin hâli ortada. Cemaat- hükûmet çatışması veya görünürde cemaat fakat arkasında Amerika, İsrail ve süper güçler, Türkiye’nin biraz kendine gelmesinden ve kendine yakışır bağımsız bir dış politika izlemesinden rahatsız olan, dost görünen düşman ülkeler.


 


        İslam dünyasının her zamanki acınacak durumu devam ediyor. Suriye, en büyük zulmün ve kaosun sürdüğü ülke. Mısır, Arakan, Afganistan, Irak, Yemen, Filistin, Somali. Her biri sonu belirsiz acılar ülkesi.


        Dünya bunalımda. İnsanlık, mutsuz, huzursuz. Arayış içinde. Ama kurtuluş nerede? Bilemiyor.


        Peki 610 yılları bugünden farklı mı? Şirkin, ahlâksızlığın, zulmün doruğa çıktığı yıllar, bugünün bir benzeri. Bizans’ta, Fars’ta olduğu gibi, Mekke’de de zalimlerin, tuzu kuru olanların keyfi yerinde.


        4O yaşındaki Muhammed-ül Emin’in de hali vakti yerinde. Bebeklik, çocukluk ve gençlik yıllarına göre, Mekke’nin ileri gelen zengin kadınlarından Hatice’yle evlendikten sonra maddi hiçbir eksiği kalmamış. Çocukları, kendisini seven, sayan eşiyle birlikte, şehrin en güzel evlerinden birinde oturuyor. Kapısında, bugünün son model arabaları sayılan develer ve atlar hazır duruyor. Sıcacık yatağında yatabilir, sofrasındaki en güzel yemekleri yiyip, günlerini Mekke’nin diğer zenginleri gibi geçirebilir.


 


         Fakat hayır. O, şu karşımda gördüğümüz sarp kayalara tırmanıyor. Kâbe’yi gören bir mağarada taşlar üzerinde oturuyor, yatıyor, düşünüyor, dua ediyor. Son beş yıldır bilhassa Ramazan aylarında daha sık olmak üzere, bunu daha çok yapıyor. İnsanlığın hâlini hoş görmüyor. Gönlü huzursuz. Arıyor ama bulamıyor. Kurtuluş yolunu bilmiyor. Hiçbir şey O’nu mutmain etmiyor. O’nun bu hâlini Kur’an şöyle tasvir ediyor: “Seni şaşkın görüp yol gösterdik.” (Duha,93/7). 


 


         Evet her şeyin bir bedeli var. Bizim gözümüzün kesmediği bu tepeye tırmanışının bir karşılığı var. Nebi olma altın tas içinde sunulmadı. Belki seçilmişti. Fakat O başkalarından farklı davranarak, tefekkür ederek, çaba sarf ederek, rahatına kıyarak bu görevi hakketti.  610 yılının bir Ramazan gecesinde Leylet-ül Kadirde vahye muhatap oldu. Cebrail’le tanıştı. Arıyordu. Dünyanın en büyük hazinesine kavuştu. Nebilik mührü şu karşımızdaki tepede kendisine sunuldu. Kurtuluşa erdi. Yolu aydınlandı.


 


        23 yıllık kalan ömrüne Hira’dan aldığı nurla devam etti. Bugün ve gelecekte de insanlığı kurtaracak, huzura erdirecek, sorunlara çare olacak tek hazine, biricik kaynak yine Allah’ın Kitabı Kur’an olacak.

E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Sami Erdoğan
 
Kıymetli Hocam, tespitlerinizle ezber bozuyorsunuz. Uydurulmuş hikâyelerle sâfiyetini kaybetmiş paralel bir İslâm Tarihi’nin varlığı, mücadelesi ve örnekliğiyle insanüstü ya da insan ötesi olmayan bir peygamber vurgusu, ülkemizde ve İslâm Âleminde yaşananlar, özellikle “Size bir emanet bırakıyorum. Ona sarıldıkça dalâlete düşmezsiniz. O, Allah’ın Kitabı Kur’an’dır.” hatırlatması, kendisi de bedel ödeyen, imtihan olan bir insan peygamber… zihnimizde yer edenlerden. Günlüğünüzün devamını bekler olduk… Allah’a emanet olunuz… Bâki Selâm…
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024