Emirhan BAYDUR
Merhaba değerli okurlar,
Uzunca bir aradan sonra yazılarımla tekrar sizinleyim. Yazıma başlamadan önce hepinize mutlu, huzurlu ve ülkemiz için de tüm belaların uzak olduğu bir yıl dilerim.
İlk yazımda hepinizin malumu olan İran olaylarını işleyeceğim. Haydi bismillah diyerek ilk yazımıza başlayalım.
İran, gerek Suriye, gerek Irak gerek de Yemen ve diğer Ortadoğu ülkelerinde mezhepçilik ve Şii yayılmacılığını benimsenmiş ve özellikle Suriye ve Irakda masumların kanını dökmüş bir devlettir. Ve bunu da kendi oluşturduğu silahlı çeteler eliyle gerçekleştirmiştir. Fakat, hayat pahalılığı ve zamlar karşısında daha fazla dayanamayan halk en sonunda isyan etmiş ve biz burada açlıkla, enflasyonla uğraşır iken siz paraları Suriyede, Irakdaki çetelere aktardınız diye sokaklarda slogan atmaktadır. Halkın bu taleplerini anlamak ve buna göre hareket etmek gerekir fakat İran yönetiminin bunu dikkate alacağını pek düşünmüyorum.
Şahsi görüşüm İsrail ve ABDnin İranı ekonomik olarak zayıflatmak için Ortadoğuda Şii yayılmacılığına bilerek yol verdiği ve ileride çıkarmak için uğraştığı mezhep savaşında da İran nefreti ile yanıp tutuşan (haklı gerekçeler ile) Arapların öfkesini kullanmak isteyeceğidir. İran da emperyalistlerin bu oyununa alet olmuştur.
Ancak, protesto gösterilerine katılan halkın arasına katılan provakatör ve ajanların olayları çığırından çıkardığını ve halkı galeyana getirdiğini düşünüyorum. Aynı olayları 2013 Gezi Kalkışması sırasında biz tecrübe etmiştik. İşte tam bu arada olaylarda bir ABD/İsrail/BAE/Suud koalisyonu kokusu seziyorum. İlk başta gayet masum olan yumurta fiyatlarının zamlanması ile başlayan gösteriler daha da radikal bir görünüme evrildi. Aynı şeyleri Gezi Kalkışmasında da yaşamıştık. İlk başta yeşil için çıktığını söyleyenler daha sonra “Amaç üç beş ağaç değil sen hala anlamadın mı ?” diyerek niyetlerini ortaya dökmüştü.
Bu gösterilere biraz da ülkemiz açısından bakalım;
Amerika ve İsrail in sınırlarımızda kurmak istediği PKK devleti şuan için ülkemiz için bir numaralı güvenlik tehdididir. Ve müdahale için beklenen her gün ülkemiz için bu tehdit daha da büyümektedir. Siyonist terör devleti İsrail ve kanlı emperyalist ABDnin bu yüzyıldaki en büyük projesi ülkemizin güney sınırlarını kapsayan ve ülkemizin bir bölümünü de içine alan PKK devletidir. Kanlı 15 Temmuz kalkışmasında da Pensilvanyadaki aşağılık CIA fahişesinin eliyle bu projenin Türkiye kısmını halletmek istediler fakat kahraman halkımız buna geçit vermedi. ABD ve İsrail projesi olan bu oyunu bölgede tek başına boşa çıkarmak için ne yazık ki gücümüz yetmemektedir. Çünkü bu proje NATO, ABD, İsrail, Avrupa Birliği ve Vatikanın da içerisinde bulunduğu çok uluslu bir projedir.
Bu oyunu tek başımıza boşa çıkaramayız fakat İran ve Rusya ile birlik olur isek bu işi halledebiliriz. Çünkü bölgeden bir PKK devletinin kurulması bizim olduğu kadar İranın da işine gelmeyecektir. Nitekim, İrandaki gösterilerde PKK nın İran kolu PJAK kürt illerinde göstericilere silah dağıtabileceiğini açıkladı. Bu çokuluslu oyunu bozmak için önce İranın toprak bütünlüğünü koruması lazım. İç savaş vs. durumlarda PKK burada alan kazanabilir ve bölge Türkiyeyi de içine alan daha büyük bir kaosa sürüklenebilir. Türkiyenin bu olaylarda duruma pragmatik bakıp İranın yanında yer alması gerekmektedir. İranda yapılan protesto gösterilerinde ABD/İsrail/BAE/Suud koalisyonu olduğu su götürmez bir gerçektir.
Evet İran Ortadoğuyu kana bulayan mezhepçi ve terörist bir devlettir ve asla Türkiyenin dostu değildir. Eğer Türkiyenin dostu olsaydı zaten ittifak yapıp Müslümanların kalbine hançer gibi saplanmış olan işgalci ve terörist İsrail şimdiye kadar haritadan silinmiş olurdu. Fakat diplomaside ve siyasette hiçbir zaman duygusallık yoktur; aksine çıkarlar vardır. Ve bugünkü çıkarlarımız gereği İran ile ittifak yapmalıyız. Rusyayı da buna dahil ederek tabi.
