Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Geçtiğimiz hafta WSJ (Wall Street Journal) gazetesinde Türkiyenin artık ABD müttefiki olmadığı yazıyordu. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, IŞİDi yok etmek amacıyla ABD önderliğindeki koalisyon için 10 ülkenin adını açıklamış, ancak Almanya ve İngiltere bu koalisyonda aktif olamayacaklarını bildirmişti.. Türkiye ise bilinen rehineler krizi nedeniyle müdahale için herhangi bir askeri hamle yapmayacağını, hatta İncilikten teröristlere hava saldırısı düzenlemesine de izin vermeyeceğini deklere etmişti. ABD, bu yanıtlarla şaşırmıştı. Zira bu durum ABDnin müdahalesi için ciddi bir engeldi. Aynı günlerde New York Times gazetesi Türkiyede Ankara Hacı Bayram Mahallesinden IŞİDe yaklaşık 1000 kişinin IŞİDe katıldığını yazarken, ABD Türkiye eski büyükelçisi Francis Ricciardone de Ankaranın El Kaide uzantılı el Nusra Cephesi Örgütüyle görüştüğünü açıklıyordu. Bunlara Cumhurbaşkanı Erdoğanın tepkisi hayli sert oldu: “Türkiyeyi teröre destek veren bir ülke gibi göstermek densizlik ve dost ülkelerle arasını bozma amacına yöneliktir. Aslı yoktur.” Dedi.
NEREYE GİDİYORUZ
Ne oluyordu? Son gelişmelerden sonra bazı sorular cevap bekliyordu.. Türkiyenin aleyhine önceden hazırlanmış bir senaryo mu uygulanmaya çalışılıyordu? Bu haberlerle kim yıpratılmak isteniyordu? Hedef çözüm süreci ile iç ve dış politikada atılmış olan adımları çökertmek miydi? Orta doğuda yeni sınırlar ve haritalar mı hazırlanıyordu?. Yoksa asıl hedef, Irakta Yezidi ve Türkmenlerin yanı sıra mağdur olan Kürtleri sevimli göstererek yeni Kürt Devleti oluşturmak mıydı?
SEVİNDİRİCİ GELİŞME: 49 Türk rehine serbest
IŞİD tarafından 11 Haziranda rehin alınan Musul Başkonsolosu ve 48 arkadaşının MİT tarafından yürütülen gizli görüşmelerle Akçakale Sınır Kapısından Şanlıurfaya getirildiği haberine ülkemizde herkes sevindi. Beraberinde rehinelerin teslim alınması ile ilgili söylentiler de çıkarıldı. Irakın eski Devlet Başkan Yardımcısı Tarık El Haşimi, rehineler için IŞİDden arabuluculuk teklifi aldığını daha önce açıklamıştı. Şimdi de salıverilmeleri konusunda bazı arabulucuların IŞİDle görüşmeler sonucu Arap aşiretleri aracılığıyla Akçakale Sınır kapısında bırakıldıkları iddia edildi. Ancak bunlar kesin kanıt içermediği için iddia ötesine geçemedi.
ABD İLE İLİŞKİLERİMİZİN KISA GEÇMİŞİ
Türk-Amerikan ilişkileri iki yüzyıllık geçmişe sahip.. Osmanlı Devleti, ABDyi 1795te Trablusgarp ve Cezayir de yenerek gemisini de ele geçirmişti. Ancak Berberi savaşlarında ABD kazanmıştı. Milli Mücadele sırasında işgalcilerin yanında yer almış, Karadeniz şehirleri Amerikan donanması desteğiyle bombalanmıştı. Cumhuriyet yıllarında başlayan yakınlaşmayla Türkiye, II. Dünya Savaşında ABD yanında yer almış ve 1947de Sovyetler Birliğine karşı Truman Doktriniyle ekonomik ve askerî yardım paketini almıştı. Stalinin toprak talebi üzerine 1952de NATOya katıldı ve 1954de ABDye İncirlikte Hava Üssü kurma izni verildi. Burası I. Körfez Savaşı ve Irak Savaşında kullanıldı. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle ABD Türkiyaye silah ambargosu uygulayınca Aselsan ve Roketsan kuruldu. 1980-90 arası Özal Bush dostluğuyla ilişkiler yeniden ısındı. Irakı işgal etmek amacıyla TBMMye sunduğu 1 Mart tezkeresi reddedilince ABD, hayal kırıklığı yaşadı ve ilişkiler soğumaya başladı. 4 Temmuz 2003da Kuzey Irakın Süleymaniye kentinde 11 Türk askerinin başlarına çuval geçirilerek sorguya çekilmeleri ilişkileri daha da gerdi.
DEĞERLENDİRME
Rehinelerin devlet tarafından yürütülen görüşmeler sonucu ülkemize dönmüş olmasını Türkiyenin başarısı olarak okumak gerekir. Bu durum Türkiyenin prestijinin arttırdığını gösterir. Şimdi rehine krizi sona erdiğine göre Türkiye bundan sonra IŞİDe karşı kurulan koalisyonda aktif rol alır mı? Onun yerine “hakem devlet” rolünü üstlenebilir ki bu da bölge barışı açısından daha mantıklı bir seçenek olarak ortada duruyor...
İyi haftalar