
HUZUR ADASI
Derler ki “Ilına ılına yaz, ılına ılına kış gelir.” Böyle olmadı mı? Geçte olsa ılınarak GüneÅŸ yakmaya baÅŸladı. Gölgelere kaçıp sığınmaya baÅŸladık. Mecbur deÄŸilsek evden dışarıya çıkmıyoruz. Kışlıklardan kurtulduk, ince, pamuklu ter emen elbiseler giyiyoruz. ÖÄŸle ve ikindi vakitleri GüneÅŸ’in yakıcılığını bedenimizde her haliyle hissediyoruz. Hele bir de acele etmiÅŸ isek terle bedava banyo yapıyoruz. Elbiselerin bedene yapışması caba, evde üstüne yıkanmaksa ikramiye. İlimizde Balkanlar’dan, Kırım’dan, Kafkasya’dan göç edip gelen soydaÅŸlarımız var. Bunlar Osmanlı Devleti’nin Avrupa’dan çekilmeye baÅŸlamasıyla ilimizin civarındaki köylere yerleÅŸtirilmiÅŸ. Öyle ki köyün içinden geçerken o köyün Tatar’mı, Arnavut’mu, Pomak’mı, BoÅŸnak’mı, Abaza’mı, Çerkez’mi; binaların yapımından, avluların biçimi ve evlerin yerleÅŸiminden, kadınlar, kızlar, erkeklerin kıyafetlerinden anlayabilirsiniz. Tabi ki bunların bazıları zamanla il merkezine gelip yerleÅŸmiÅŸler. O günkü imkânlarıyla mahallelerine camiler yapmışlar. ÇocukluÄŸumun bir kısmı İlkokul birinci sınıfım Ömer AÄŸa Mahallesi’ndeki Üç Åžerefeli Cami’nin etrafında geçti. Yakınındaki bahçede mevsimi gelince doyulmaz lezzeti olan dutlardan yerdik. Ancak Kara Dut’tan yediÄŸimizde ellerimiz ve yüzümüz mosmor olurdu. Bu lezzetin üstüne elbiselerimizi batırdığımız için köteÄŸinde tadına bakardık. O çocuk halimle bana çok yüksek, ulaÅŸamayacağım bir dev gibi görünürdü. Yıllar sonra merakla yerini tahmin ederek camiyi görmeye gittim. Heyhat ne yana baktımsa yoktu. Hayalimdeki sevimli dev camimi kaybetmiÅŸtim. Arabamdan indim, hüzünle yine de bir umut diyerek aranıyordum. YaÅŸlı bir amcaya rastladım. Yanına gidip sordum. Tarif etti, gidip buldum. Altı, yedi kat apartmanlar arasında cüce gibi kalmıştı. Sükutu hayale uÄŸramıştım, nasıl anlatayım bilmiyorum.
İşte bu camilerin hepsinde etrafı çevrili küçük bir avlu bulursunuz. Mutlaka bir kaçta aÄŸaç vardır. AÄŸaçların ÅŸemsiye gibi gölgeli serinliÄŸinde avludaki banklara dinlenmek için oturmuÅŸsanız; dallardaki kuÅŸların türlü tevür cıvıltılarıyla ÅŸarkılar ve türkülerle gönlünüzü dinlendirebilirsiniz. Åžadırvandan abdes aldığınızda sinir uçlarınıza deÄŸen su sizi sakinleÅŸtirir, vücudunuzu gevÅŸetir, rahatlarsınız. EÄŸer camiye girmiÅŸ iseniz içerde çalışan klimalar sizi serinletecek, varsa ki genelinde mutlaka vardır duvarlardaki nakışlar ve hat yazıları ruhunuza uhrevi bir huzur verecektir. Biraz sonraki ezan ve müezzinin kametiyle huÅŸu içinde divana durup namaz kılacaksınız. Peki burası Huzur Adası deÄŸilse nedir? Hürmetlerimle efendim.