Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 3432 kez okundu.
Yazının Tarihi :   22 Eylül 2015 - 13:30:54

SİTEMSİZ VE SANAL BİR HAC İBADETİ

Büyüt
Küçült
SİTEMSİZ VE SANAL BİR HAC

Şerif Ali Minaz

Kütahya'nın Simav ilçesinde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta öğrenimini Bursa’da, yüksek okulu da İstanbul’da bitirdi. Öğretmen olarak başladığı memuriyet hayatına önce İznik Lisesinde, daha sonra da İstanbul Eyüp Sultan, Kabataş Erkek, Beşiktaş kız, Pertevniyal Akşam Liselerinde devam etti. 1997 yılında Davutpaşa Akşam Lisesinden emekli oldu. Şişli Terakki Lisesi ve Özel Beyoğlu İtalyan Lisesinde de(1985-2005) ücretli olarak görev yaptı. Bir TV. Kanalında, “Yarınlara Doğru” adlı sohbet programını hazırladı ve sundu. Fatih Aktüel.com’da haftalık yazım hayatına devam etmekte.

                       


            Bir Şeyleri Şuuraltımıza Hapsederek                                                                                                                                                                            
       Değerli okuyucu, İlâhiyatçılar, dini hayatın dört boyutlu olduğunu söylerler. “Bunlar: Bilgi boyutu, duygu /aşk/ boyutu, düşünce ve inanç boyutu, davranış ve ibadet boyutudur” derler.
    Hac ibadeti,  bu boyutların hepsini de kapsayan bir ibadettir. Bu yazımda, biz müminler için bu denli önemli olan Hac ibadetinin ifa edildiği mübarek beldelerden ve duygularımızdan söz etmek istiyorum. Şimdilerde o kutsal topraklara hükmeden Cibutili kral ve ailesine sitem etmeden (!) Dün o beldelere hükmettiğini zanneden çıbanbaşı Şerif Hüseyini ve akıl hocası İngiliz casus Şeyh Abdullahı hatırlamadan (!) “Ben HAREMEYNin hâkimi değil; HADİMİYİM” diyen dedemiz Yavuzdan söz etmeden. Yüzyıllarca o kutsal topraklara hizmeti aşk ve şevkle yürüten ceddimiz Osmanlıyı yazmadan. Allahın, tüm kullarının ortak bir şekilde yararlanması için sunduğu; onları kimsenin tekeline almamasını istediği Enasır-ı erbaa”dan; yani toprak- su- ateş ve havadan söz etmeden. Açgözlü empeyalist zorbalardan, Ortadoğudaki kuklalarından ve yönetimlerinden; her Kurban Bayramını, Alem-i İslama zehir etmek için can atan, tuzaklar kuran hızbüşşeytandan bahsetmeden….
Evet, bütün bunları dillendirmeden, onları zihnimizin bir köşesine hapsederek öncelikle Rabbimizin şu ayetini hatırlayalım istiyorum:
“ Orada (Kâbede) apaçık deliller, İbrahimin makamı vardır; kim oraya girerse güvenlik içinde olur. Oraya yol bulup giden kimsenin, o evi haccetmesi Allahın insanlar üzerinde bir hakkıdır…”  (Âli İmran,3/ 97) 
 
Biz de Tayyi Mekân Eyleyelim
Geliniz, bu Kurban Bayramında bizler de aşağıdaki cümlelerin muhatabı olalım.
Öyle ki, hacılarımızla birlikte kendimizi o mübarek mekânlara ruhen ve zihnen ışınlayalım ve Ali Şeriatînin “Hac” adlı eserindeki cümlelerin biz de muhatabı olalım.
    Ey Yolcu!
   Ey Yaratıcının davetine icabet edip yollara koyulan hacı!
  Bundan böyle bilinçle, aşkla, heyecanla ziyaret edeceğin Mekke (Kâbe, Safa ve Merve, Zemzem, Makam-ı İbrahim) Arafat, Meşar, Mina ve Medine diyarlarını iyi belle.
      Mikatta, her çeşit şan, şöhret ve dünyevi rütbelerden arınıp sade bir beşer olarak ihramını, yani en son giysin olan kefenini giyeceksin. Böylece bu fani dünyada bir misafir olduğunu idrak edeceksin.
 Sonra, Kâbeyi tavaf eden insan seline katılarak İlâhi iradenin karşısında bir hiç olduğunu anlayacaksın.
 Safa ile Merve arasında say ederken, bu dünyada yaşamak için su aramanın, mücadele etmenin bilincine varacaksın. Yavrusu için çırpınan Hacer valideyi daha iyi anlayacaksın.
  Arafatta daha bir arif olacaksın: Atamız Âdemin Arafata gelişini, Havva anamızla buluşmasını hatırlayacak, yaratılış gayemizi öğreneceksin. Fahri kâinat Efendimiz Hz. Peygamber (s.a.s)in, Cebel-i Rahmede okuduğu “Veda Hutbesi”ni, onun mübarek ağzından duyuyor gibi olacak ve zihnin daha da berraklaşacak!
        Eskiden bataklık içinde bir yosun gibiyken, Arafatta kendini dupduru bir deryanın küçücük bir katresi olarak görecek, Rabbine hamd ve senalar edeceksin.
       Sonra güneş batarken sen de güneşe, ışığa doğru koşacaksın, yani Meşara doğru yol alacaksın. Meşarda bedenin gecenin zifiri karanlığında kalırken, ruhun, kalbin, iç dünyan, tevhidin gerçek nuruyla aydınlanacak.
      Orada: “Meşr-ı Haramın yanında Allahı zikredin; O size nasıl hidayet etiyse siz de Onu öylece anın.” (Bakara,198) ayetindeki davete uyarak Rabbini anacak, Ona dertlerini arz edeceksin; düşmanlarının şerrinden emin olmak için Ona sığınacaksın. İsmaillerinin, yani sevdiğin şeylerin tutsağı olmamak için Ona el açıp yalvaracaksın. Tüm benliğinle Rabbine yönelecek, güçlü ve metin bir kul olmak için Ona dua edeceksin.
   Daha sonra Minaya gideceksin. Ama önce silahlanman gerekir. Arafatta bilgilendin, Meşarda şuurlandın ve şimdi de silahlanıyorsun. Artık tüm kötülüklerle savaşmaya karar vereceksin. Bundan böyle çeşitli kılık ve kıyafetlerle karşına çıkacak olan şeytanlarla mücadele edeceksin. Şeytanın temsilcisi Firavunların, Nemrutların dünyadan hiçbir zaman eksik olmadığını anlayıp, kendini savaşa iyi hazırlayacaksın. Attığın her taş, bir şeytanı devirecektir; bir fesat yuvasını kurutacak, bir mazlumun kurtuluşuna vesile olacaktır. Minada, taşlarını şeytana bu bilinçle atacaksın.
   Ya sonra? Evet, sonra da kurbanını keseceksin. Yani sen, senin gerçek hürriyetine kavuşmana engel olan her şeyden vazgeçebilme bilincine ulaşacaksın. Önünde senin Allaha ulaşmana engel olan ne kadar sevdiğin şey varsa, onlardan Allah için vazgeçebilme kararlılığını göstereceksin. Sevdiğin her şeyi Rabbin için kurban edebiliyor musun? “Evet” ise cevabın, sen kurbanla kurtulanlardan olacaksın. “Nasıl olsa kurtuldum” demekle yetinmeyeceksin. Tüm bu ibadetleri yaparken Hz. İbrahimle beraberdin. O, sana öncülük etti, sen de onu takip ettin. Ama gel şimdi onu terk etme. İhramını çıkarıp eski haline tekrar dönme. O İbrahim ki, yüz yaşını aşmış bir Pir-i Fani olarak, İsmaili ile birlikte Kâbeyi inşa etti; insanlar Tevhide ersinler, gerçek hürriyetlerine kavuşsunlar diye emniyet ve hürriyet evini yaptı. O, Nemrutun ateşlerini söndürüp insanlar için bir gül bahçesi yaptı. Senin Peygamberin Muhammed Mustafa (s.a.s.) da, onun yolunu izledi. Peygamberinin mücadelesini de gördün, o mekânları gezdin, Ravzayı Mutahharasına / Peygamber kabrine/ yüz sürdün. Onların manevi şahsiyetlerinden feyizlendin.
   Ey mutlu ve kutlu yolcu! İşte şimdi sen, bir kez daha onların yollarından ayrılmamaya karar veriyorsun ve Rabbine dualarınla,  niyazlarınla sığınıyorsun.
  Rabbim sana gerçek hacı olmayı nasip eylesin…..”
 
     Kurban Bayramımız mübarek, hacılarımızın hac ibadetleri makbul, Rabbimiz her daim yar ve yardımcımız olsun…
 
 
 

 


 

E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024