Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 2415 kez okundu.
Yazının Tarihi :   10 Nisan 2016 - 15:03:00

ORDA DAĞLAR VAR UZAKTA

Büyüt
Küçült
ORDA DAĞLAR VAR

Şerif Ali Minaz

Kütahya'nın Simav ilçesinde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta öğrenimini Bursa’da, yüksek okulu da İstanbul’da bitirdi. Öğretmen olarak başladığı memuriyet hayatına önce İznik Lisesinde, daha sonra da İstanbul Eyüp Sultan, Kabataş Erkek, Beşiktaş kız, Pertevniyal Akşam Liselerinde devam etti. 1997 yılında Davutpaşa Akşam Lisesinden emekli oldu. Şişli Terakki Lisesi ve Özel Beyoğlu İtalyan Lisesinde de(1985-2005) ücretli olarak görev yaptı. Bir TV. Kanalında, “Yarınlara Doğru” adlı sohbet programını hazırladı ve sundu. Fatih Aktüel.com’da haftalık yazım hayatına devam etmekte.
    GİTSEK DE GİTMESEK DE...
Değerli okuyucu, Ahmet Kutsinin dediği gibi, ben de bu yazımda diyorum ki:
“Orda dağlar var uzakta; /O dağlar bizim dağlarımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da,/ O dağ bizim dağımızdır.”
O dağlar hangi dağlar mı?
Uhud, Sevr, Hira dağları.
Tüm dağların en anaç olanının, en merhametlisinin HİRA olduğunu biliyor muyuz?
Çünkü âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resulü (s.a.s), Cebraili ilk kez burada gördü. “And olsun ki, Muhammed, vahyi getiren o meleği berrak bir ufukta görmüştür.” (Tekvir,23)
      O Elçi ki, doğup büyüdüğü Mekkede tebliğ görevine izin verilmeyip, orada yaşama hakkı tanınmayınca, sığınmak için Taif şehrine gitmişti. Ama Taifin ileri gelenleri de, Peygamberi (s.a.s) şehrin serseri takımına sopa ve taşlarla saldırtmışlardı. Yara -bere içinde kalan Yüce Peygamber, HİRAya sığınmıştı da, bir ana şefkatiyle onu o dağ kucaklamıştı.
    Ebu Lehebin yasa dışı ilan edip despotların Mekkeye sokmadığı Allah Resûlünün şu duasını da, Sadece Yüce Rabbi ve bir de Hira Dağı duymuştu o anda:
 “ALLAHIM! Gücümün zayıflığını, çaresizliğimi, insanların hakir görmesini ancak ve ancak sana şikâyet ediyorum…”
   Böylesine sıkıntılı bir anda, Müşrik bir adam çıktı; Mutim b. Adi. Bu adam, Allah Resulünü himayesine aldı ve Onu kendi çocuklarıyla birlikte karşılayıp evine kadar teslim etti. İşte tüm bunlara o nurlu Hira Dağı şahit oldu.
    Ve HİRA DAĞI, tüm dağların en nurlusu, en bereketlisi, en hikmetlisi, bir arayış (teharri) içinde olanlara gerçeği gösteren dağ idi.
   Çünkü tüm dağların üstlenmekten çekindiği EMANETi bu dağ kabul etti. Bize insan olmanın onurunu, şerefini anlatan, sorumluluklar yükleyen, iyi ile kötüyü gösteren KURAN burada inmeye başladı; “Oku, seni yaratan Rabbinin adıyla oku, anla ve anlat”, buyruğu ile tüm insanlığa buradan seslenildi.
    Melek Cebrail; Allahın son elçisi ile ilk kez burada muhatap oldu ve onunla sıkıca kucaklaştı….
   Evet, işte bu dağ bizim dağımız; insek de inmesek de, gitsek de gitmesek de o dağ bizim dağımız…
MEKÂNLAR DA BİRBİRİNE ÂŞIK OLUR
 Evet, mekânlar da birbirine âşık olur bu dünyada. Tıpkı Hiranın BEYTULLAHa âşık olduğu gibi.
Tıpkı, 14 asır önce o mağaradan, dalgalı ve gür saçlı o güzel ÂDEMin (s.a.s), İnce ve hilâl kaşlarının altındaki iri ve siyah iki gözle KÂBEyi aşk ve şevkle seyrettiği gibi.
 Tıpkı Mekkedeki cadde ve sokakların, mütevazi evlerin, Allahın evini sürekli seyrettiği gibi.

 Tıpkı Mekkedeki cadde ve sokakların, mütevazi evlerin, Allahın evini sürekli seyrettiği gibi.
  Tıpkı Beytullahın da Mekke evlerini, Allah Resulünün doğduğu evi seyrettiği gibi.
  Şimdi CİBUTİLİler o sevgililerin arasına birbirlerini seyretmesinler diye dev hoteller inşa ederek bir set; perde çekseler de, o mekan ve dağlar bizimdir; insek de inmesek de, gitsek de gitmesek de o dağlar bizimdir.
 
O DAĞ DA BİZİM DAĞIMIZ
O diyarda bir dağ daha var. O dağda ise çok sayıda mağara var;
Ama onlardan biri bambaşka bir mağara. O mağara dağla özdeşleşmiş ve onun adını almış; SEVR…
     O dağ, Miladi 622de Allah Rasûlünü ve sadık arkadaşı Ebubekiri bağrına bastı; onları şeref misafiri olarak karşıladı; hem de Mekke müşriklerinin homur homur homurdandıkları anda.
 Müşriklerin her biri burnundan solurken: “Yazıklar olsun bize, yuhlar olsun bize! Nasıl oldu da kaçırdık Muhammedi elimizden,” dedikleri ve yakalayana 100 deve ödül vermeyi vadettikleri anda O dağ, Allah Resulünü kucaklayıp, bir ana şefkatiyle sarmalayıvermişti.
   Evet, kiralık izciler ve katiller, bu dağda onları adım adım ararlarken bir örümcek ve bir güvercin de, Sevrin misafirlerini müşriklerin gözünden gizlemeye çalışıyordu. 
  O dağa, akşam gelip sabah giden bir de çocuk vardı. Bu çocuk istihbaratçı, gündüzleri, kâh Mekkedeki bir duvar dibine sinip konuşulanları dinliyor, kâh sokak ortasında oynayan çocukların arasına karışıp etrafı kolaçan ediyor, gördüğü ve duyduğu her şeyi hafızasına kaydediyordu. Akşam olunca da, elindeki bir bohça ile üç millik bir mesafeyi yürüyüp bu dağdaki mağaraya geliyordu. Allah Resulüne tüm bilgileri aktarıyor, azıkları bırakıyor; sabahleyin erkenden de, mağaradan ayrılıyordu. Bu çocuk, Hz. Ebubekirin oğlu Abdullahtı.
    Ama Abdullahın ayak izleri, ta Mekkeden Sevre kadar uzanıyordu. O izlerin kaybedilmesini de bir çoban üstlenmişti. Adı Âmirdi. O da, arazide sürüsünü gezdirerek; “saldım bayıra, Mevlâm kayıra,” demeden, Abdullahın ayak izlerini anında yok ediyordu.
   Amirin, iki görevi daha vardı; henüz sağdığı sütü taze taze Peygamberine ve Efendisine götürüyor, onlara ikramda bulunuyordu. Mağaradaki iki güzel arkadaş da, kabın içine kızgın bir kaya parçası koyarak sütü ısıtıyor ve afiyetle içiyorlardı.
Amirin üçüncü görevi de, Hicret anında Son Peygambere kılavuzluk edecek olan İbni Ureykıt adındaki gayri Müslimle haberleşmeyi sağlamaktı.
      VE O TARİHİ AN
     Hz. Peygamber (s.a.s)in Mekkeden çıkışının üçüncü gecesiydi. Ortalık kısmen yatışmış, amansız takip hafiflemişti. Kiralık katiller ve iz sürücüler, aradıklarını bulamamışlardı.
Gerçi bir ara tam mağaranın yanına kadar gelmişlerdi de, Allah Resûlü korkuya kapılan arkadaşını şu sözlerle teselli etmişti: “Ya Ebabekir! La tahzen innallahe meanâ”
“Korkma Ebubekir, Allah bizimle beraberdir...”
Gecenin zifiri karanlığı sökülüp, tan yeri yavaş yavaş ağarırken SEVR Mağarasının önünde yalnızca dört kişi vardı:
 Allah Resulü (s.a.s), Hz. Ebu Bekir, kılavuz Ureykıt ve Hz. Âmir.
İşte böyle güzel bir vakitte, bu dört kişilik küçük kafile, tarihe “Hicret” diye geçecek olan büyük olayı başlatmıştı.
  O gün bir Pazar sabahıydı. Develerden birine Allah Resulü ve sadık arkadaşı Ebu Bekir; diğerine de kılavuz Ureykıt ve Âmir bindiler. Medine istikametine doğru yola çıktılar. Bu gün bir tarih başlangıcı oldu… Sevrden başlayan bu yolculukla Peygamberliğin Mekke devri noktalanıyor, Medine dönemine adım atılıyordu.
Ve Allah Resulü doğup büyüdüğü şehri terk ederken şöyle diyordu:
Allah katında beldelerin en güzeli sensin. Zorlanmasaydım senden ayrılmazdım.”
İşte tüm bu olaylara şahitlik eden O DAĞ, BİZİM DAĞIMIZDIR. İnsek de inmesek de; çıksak da çıkmasak da, coğrafi olarak o diyarlara CİBUTİLİLER hükmetse de hükmetmese de O dağ, bizim dağımızdır.
Sizler o dağa başka bir isim verir misiniz, bilemem..Meselâ; HÜZÜN DAĞI; Meselâ; FİRAK (ayrılık) DAĞI gibi… Selam olsun o dağın üç günlük sakinlerine..
   Dilerseniz yazımıza bir ayet meali ile son verelim:
“Görmüyor musun, Allah, göklerden su indirmekte ve onunla türlü renklere (ve tadlara) sahip meyveler yetiştirmekteyiz; nasıl ki dağlarda kırmızı ve beyaz renkte ve simsiyah çizgiler var..V
e [nasıl ki] insanlar, sürüngenler ve hayvanlar türlü türlü renkler taşıyor! Kulları arasından yalnız anlama ve kavrama yeteneğine sahip olanlar Allahtan [hakkıyla] korkarlar. [Ve yine onlar bilir ki] Allah kudret sahibidir, çok bağışlayıcıdır.  (Fatır,35/ 27,28)
    Bir başka zaman, diğer dağın hikâyesinde buluşmak üzere hoşça kalınız

 


 


 


 


 


 


E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024