Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 4042 kez okundu.
Yazının Tarihi :   12 Mart 2017 - 15:13:26

NİÇİN SON DİN VEYA EZAN (3)

Büyüt
Küçült
NİÇİN SON DİN VEYA EZAN

Şerif Ali Minaz

Kütahya'nın Simav ilçesinde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta öğrenimini Bursa’da, yüksek okulu da İstanbul’da bitirdi. Öğretmen olarak başladığı memuriyet hayatına önce İznik Lisesinde, daha sonra da İstanbul Eyüp Sultan, Kabataş Erkek, Beşiktaş kız, Pertevniyal Akşam Liselerinde devam etti. 1997 yılında Davutpaşa Akşam Lisesinden emekli oldu. Şişli Terakki Lisesi ve Özel Beyoğlu İtalyan Lisesinde de(1985-2005) ücretli olarak görev yaptı. Bir TV. Kanalında, “Yarınlara Doğru” adlı sohbet programını hazırladı ve sundu. Fatih Aktüel.com’da haftalık yazım hayatına devam etmekte.

 
               Değerli okuyucu! Bu başlıkla sunduğum yazımın şimdi de üçüncü bölümünü paylaşmak istiyorum sizlerle….


   ŞÖYLE DEVAM ETTİM YAZIMA



   Kıymetli Hemşerim…Bu satırlardan sonra cevabî yazınızda değindiğiniz bazı noktaların üzerinde kısaca ve maddeler halinde durmak isterim:
 
1) Diyorsunuz ki: “…..Dini ritüelleri de dinsel vecibeler oldukları için değil; geleneksel vecibeler olduğu için yerine getiririm.” Doğrusu bu cümlenizi kavramakta zorlandım. Çünkü benim Kitabım, akıl süzgecinden geçirilmeyen böylesi bir gelenekçiliği şöyle eleştirir: “Onlara, Allahın indirdiğine ve Elçisine gelin! denildiğinde, Atalarımızdan gördüğümüz inançlar ve fiiler bizim için kafidir diye cevap verirler. Ya ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yoldan uzak kimseler idiyseler de mi?” (Maide, 104)
   
2) ”Şerif Hocam, baştan, düşünce sistemimi bilip ona göre tartışmaya uygun olup olmadığınıza karar vermeniz icap edecektir.”  Bu cümleniz ve samimiyetiniz için teşekkürler..
  
3) …arada aykırı sorular sorarak, ya da itiraz ederek ya da karşı argümanlar ileri sürerek sizin düşünce sisteminizi tedirgin edebilirim…” Bu cümlenize de “müsterih olunuz,” derim.
   
4) “….benim gibi düşünenler ve düşünmeyenler” hissiyatı seziyorum da, ondan,..” Bu cümlenizle doğru bir hisse kapılmışsınız. ama toplumsal hayatta benim gibi düşünenler ve düşünmeyenlerin olması gayet doğal değil mi?, Bu durum, bana göre toplumsal bir realite; yoksa bir ayırımcılık değil. elbette ki farklı düşünenler olacaktır ve var da..
  
 5) “…fanatizmden ve vandalizmden ürküyorum. Aslında salt bu da değil; günlük siyaset verileriyle konuşmak istemiyorum, lakin bu ülkede benden olmayana tahammülsüzlük kültürünün yerleşmeye başladığını seziyorum, Medine sözleşmesi ve Endülüs deneyimlerinin esamesi bile okunmamaktadır günümüzde..” Sevgili Hemşerim, bu cümlelerinizin de altına imza mı atıyorum. Ne yazık ki, çağdaş insan, geçmişte yaşanmış olanı; hoşgörü ve tahammülü bu çağda gösteremiyor.


         Düşünce Mahallemden Çıkmak mı????


  6)  “..Siz de düşünce mahallenizden çıkıp, olaylara objektif bakabilseniz ve çıkarken bütün algılarınızı, değer yargılarınızı, inanç temelli kabullerinizi mahallede bırakıp bakabilseniz, yani kendinizi sıfırlayarak, yukarıdan, 100, 200 metre yukarıdan bakabilseniz,” diyorsunuz.


      Eveet, bu cümlenize gelince derim ki sevgili hemşerim, “ malumunuz yaşım sizden ileride. Sizin yaşınıza gelmeden önce üst kimliğimi sağlam temellere oturtmak için çok okudum VE objektif bir gözle araştırmalar yaptım. Taklidi bir inanç sahibi olmamaya çalıştım. Ve sonunda kendimi bir mahalleye yerleştirdim. Şimdi bu mahalleden çıkma niyetinde değilim doğrusu. Ama sizlerle sohbet ederken de elimden geldiğince empati yapmaya çalışıyorum.


 


           Bizde Zorbalık Değil; Tebliğ Var


    7)  “…siz: “tercih yapın ve ezan deyin dedikçe, bence, bu tahammülsüzlük kültürünün yerleşmesine de zemin hazırlıyorsunuz…Şerif Hocam...”


    Hayır, sevgili hemşerim, bunun adı benim kültürümde “TEBLİĞDİR.” İnsanın, inandığı doğruları savunması ve yaratılışta ortak olduğu insan kardeşlerine söylemesi, dayatma veya tahammülsüzlük değildir. Muhataplar bu teklifi kabul eder veya etmezler; orası onların bileceği bir iştir. Ama İstiklal Marşımızdaki:


 “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli/


                Ebedi yurdumun üstünde inlemeli..” mısralarından rahatsız olmak tahammülsüzlüktür veya “bu ülkedeki kiliselerden çan çalınmasın,” demek, bölücülüktür,” diyorsanız, buna katılırım; doğrudur derim.


8))  Sevgili Hemşerim! Benim “Vahiy gerçeği” ifademden nasıl oldu da bir “dayatma” anlamı çıkardınız. Doğrusu bunun mantığını anlamış değilim. Bu hemşerin, dayatmadan değil; her zaman anlatmadan yanadır.


    Aslında böyle bir ÖN YARGI ile hüküm vermek, kendinize yani fıtratınıza, yani vicdanınıza ipotek koyma anlamı taşımıyor mu? “Nasıl olur” sorusunun cevabı, biraz uzunca. Gerekirse bir başka zaman onu da izah ederim.


 


      Vahiy Gerçeği Kıyaslanamaz


9)) Ve yine: “Kalite başka, üstünlük başkadır. Kalite kavramı kıyaslamayı mecburi kılmaz.” diyorsunuz


   Evet, isabetli bir tespitte bulunuyorsunuz. Ben, bu bakımdan DİN ve VAHYİN kıyaslamasının yapılmasından yana değilim. Çünkü onun kıyaslanacak mukabili/ karşılığı yoktur. Nasıl mı?


   Vahye göre DİN, TEKDİR. Hz. Âdem ile Hz. Muhammed arasında ne kadar din gelmiş ise hepsinin adı İSLÂMdır. Yani vahiy ürünü olan din, TEK olan bir dindir.


 


10)) Yine: “Üstünlük kıyaslama kabul eder” diyorsunuz. Bu hükümde ben de sizinle hemfikirim. Çünkü benim kabullendiğim dini;yani İSLÂMı, isteyen istediği din ile mukayese etme özgürlüğüne sahiptir. Aslında benim dinim, öncelikli olarak bunu insanlardan istiyor. Gelenekçilikten ve varisçilikten sakınmamızı öğütlüyor. Ben, şahsen bu kıyaslamayı yaptıktan sonra tercihimi yaptım.


11)  Kıyaslama konusunda “objektif ve sübjektif olmaktan ve sonra da “KALİTE”den söz ediyorsunuz, ama bu kavramların güncel kullanımını ele alıyorsunuz.


  Ben ise “objektif esaslara göre inşa edilen bir iskelete “sübjektif” özelliklerin de ilave edildiği bilimsel bir “KALİTE”den söz ediyorum; avamın günlük dilde kullandığı kaliteden değil.


 Sevgili Hemşerim! Sizinle “VAHİY GERÇEĞİ”inde birleşirsek, SON DİNİN en kaliteli olduğu konusunda da birleşiriz inşaallah.


12)) Kalite sözünün, bir şeyin nasıl oluştuğu anlamına gelen “kualis” kelimesinden türeyerek dilimize geçtiği söylenir. Benim, “VAHİY GERÇEĞİ” diye isimlendirdiğim kaynağın ürünü olan KURANın nasıl oluştuğu incelenirse, oluşumunun tarihi seyri araştırılırsa VAHİY GERÇEĞİ” Ve “KALİTESİ” ortaya çıkacaktır. Bu konuda biraz araştırma yapmaya ve kafa yormaya var mısınız? Ümit ediyorum ki, perdeleri açık bırakıp görmeyi arzu ederseniz sözünü ettiğim “VAHİY GERÇEĞİNİ de göreceksiniz.


 


      Velhasıl


13)  Söz, kaliteden, araştırmadan ve “İnsan olmak ortak noktasında birleşmek” ten açılmışken bir noktayı daha hatırlatmak isterim. Benim Vahiy ürünü olarak kabullendiğim bilgi kaynağımda bir sûre var; TÎN” suresi. Bu sûrede, kalite, insan ve kıvam kavramlarına farklı bir bakış açısı getiriliyor. Bendeniz, bu surede dillendirilen kıvamını bulmuş her insanı seviyorum ve onunla bir arada yaşamaya hazırım. Yeter ki beşer, çamurlaşmasın, ibrik olmaktan çıkıp leğenleşmesin.


   Sevgili Hemşerim, beni okuma zahmetinde bulunduğunuz için teşekkürlerimi sunuyor, sağlık ve esenlikler diliyorum.”


     Değerli okuyucum, yazışmalarımız hemşerimle fazla devam etmedi, çünkü bu yazışmalardan sonra hastalandı ve baki âleme göçtü. İnşaallah son demlerine doğru, filozof Antony Flew gibi gerçeği görmüş ve yolculuğa öyle başlamıştır.


Selam, dua ve muhabbetlerimle




 
 



  


 


E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024