Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Hüseyin Demir
Bürokrasi devlet işlerinin yürütülmesinde şekilciliğe ve kuralcılığa önem veren ve bu işleri yürüten sınıftır.
Dünya devletlerinin son yüzyılda yaşadığı büyük can ve mal kaybına neden olan sıcak ve soğuk savaşlar, onların getirdiği konjüktür devletlerin halkları ile birlikte ayakta kalabilmeleri için, bizde adı mevzuat olan pek çok bürokratik düzenlemeyi gerçekleştirmek zorunda bırakmıştır.
Dünyayı yöneten seçkinler ile aynı kaderi paylaşan ve batılı standartlara göre yeni bir devlet kuran siyasal seçkinlerimiz devlet işlerini yürütme işini de batıdan almıştır. Ancak batılı demokrasilerde sosyo ekonomik gelişmeler ilerledikçe, katı yöneten, yönetilen ayrımı yumuşamış, çoğulcu demokrasi anlayışının etkileri bürokrasiye de yansıtılmıştır.
Bizde savaş yıllarının halkına şüphe ile bakan devlet anlayışı devam etmiş ayrıca paralel bir bürokratik yapı oluşturulmuştur. devlet halkı için değilde kendisi, yani bürokratı için var olan dev bir örgüt halini almıştır. Her ne kadar vatandaşımız devletine karşı olan vatandaşlık görevlerini yerine getirir, gerektiğinde devleti için ölebilir ve anayasamızda devletimizin bir sosyal devlet olduğu belirtilmişse de bu ülkede yaşayan insanlarımız zaman, zaman iç tehdit olarak algılanmıştır. Vatandaşların arasından çıkan insanların, vatandaşın parasıyla kurduğu bu dev aygıt giderayak insanına yabancılaşmış, sırtı halka dönük bürokratların ellerinde, halkın değil onların ve oluşturulan paralel yapının devleti olmuştur.
Milletimize ait olan, milletimizin organizesi olan Devlet, halkımızın ona sıcak ve güvenilir duygularla yaklaşması gerekirken o, vatandaşına karşı soğuk, tehditkâr bir tüzel kişilik haline getirilmiştir.
Hem devlet, halkı dindar yani Müslüman kalmış olmasına rağmen, dini referans almaktan laikliği referans alan bir anlayışa geçmiş fakat yeni durumda laikliği toplumsal ve siyasal anlamının dışında din düşmanlığı olarak kullanıp halka dayandığı zemine karşı meşruiyetini tehlikeye atmıştır.
Günlük hayatta vatandaşın dilinde ‘devletim veya ‘devletimiz sözcükleri kalkmış, yerine bize ait olmayan anlamında, soğuk ‘devlet kelimesi oturmuştur.
Halkı için var olması gereken bu en büyük siyasal kurum çeşitli kanuni düzenlemelerle halktan uzaklaştırılmıştır. Egemenliğin kayıtsız şartsız halk da olduğu kabul edilen siyasal rejimimizde, bu yetkiyi vekâleten alıp meclise taşıyan hükümetler, söz konusu yetkinin bürokraside olduğu gerçeğiyle yüzleşmişlerdir.
Ve şu gerçekte ortaya çıkmıştır. Türkiyede egemenlik kayıtsız şartsız bürokrasinin dir.
D.P iktidarı ile bir daha iktidar olamayacaklarını anlayan statüko cular yaptıkları darbelerle ve yeniledikleri anayasalarla T.C devletini hukuk devleti olmaktan çıkarıp kanun devleti haline getirerek halkın elindeki egemenliğe memurlar ordusu ile ortak olmuşlardır.
Sadece milletimizin bir kesiminin değil adeta tüm halkımızın bir koalisyonu olan Ak Parti eline aldığı milli iradeyi iktidarda olan bir parti olarak muktedir kılmak zorundadır. Bürokratik yasal ve muhalif güç merkezlerine rağmen hakimiyeti milletimiz adına kayıtsız şartsız elinde tutmalıdır..Bununda ilk ve en önemli aşaması bürokrasidir. Bürokrat ise sistemin bir parçasıdır. Ve makineden farklı olarak ideoloji taşıyabilir. İktidarın gözü kulağı, eli ayağı olan bu kişiler hükümetin politikalarının uygulanması bakımından çok önemlidirler. Hele bizim gibi itilmiş, horlanmış sömürülmüş bir çevre hareketinin taleplerine göre hazırlanmış bir programı uygulamak, şimdiye kadar kendini masanın önündekinin yerine koymayan biri için zor durumdur. Ak partinin iktidardaki muktedirliği bürokrasiye hükmetmekten geçer. Bu Türkün ateşle imtihanı gibidir. Beyaz devrimin halka dönük yüzü bu kanallardan geçmektedir. Halk, verdiği oyun muktedir olduğunu, gördüğü muameleden anlayacaktır ve de anlamaktadır. Resmi olan, sivil olanı devletin bütün kurumlarında hoş görü ile karşılamalıdır. Bunu gerçekleştirmeye de mecburdur.
Çünkü dünyanın gelişmiş devletleri bu soğuk savaş döneminin bürokratik yapısını geri bırakmış yaz mevsimini yaşamaktadır. Bu mevsimde biz hala devlet olarak palto ile dolaşmamız hiç yakışık almamaktadır.
Devlet toplumsal alandaki bütünleşmenin siyasal alandaki kurumsallaşmasıdır. Bu kurumu işleten devletin değil halkın memuru olmadıkça, halkın memuru haline getirilmedikçe yöneten, yönetilen dayanışması sağlanamaz. Böyle bir yönetiminde toplumsal meşruiyeti olmaz.
Selam ve dua ile.