Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU?
Sevgili okuyucu, bu yazımıza bir ayet mealiyle başlamak istiyorum. Şöyle buyuruyor yüce Rabbimiz: “Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse, inkâr eden kimse gibi midir?
De ki: «Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?.... (Zümer, 39/9)
Ayetin soru ile biten son cümlesini şöyle cevaplıyor
Merhum Âkifimiz:
Olmaz ya... Tabii... Biri insan biri hayvan!
Öyleyse cehâlet denilen yüz karasından
Kurtulmaya azmetmeli baştan başa millet.
Kafi mi değil yoksa bu son ders-i felâket?”
Allah, Alemlerin ve insanların RABBİ. Âleme nizam veren Rab.
Kullarını bu dünyaya sürgün eden değil; onları, vahiy yoluyla eğiten ve öğreten Rab. Kullarına dargın ve gazap kusan değil; onların mutlu olmaları için, Peygamberleri ve kitaplarıyla doğru yolu gösteren Rab.
Bizler Müslümanız elhamdülillah. Deist değil; Teistiz, muvahhidiz şükürler olsun. Bir Peygamberimiz var. “Rabbil âlemin”; âlemlerin Rabbi diye başlayan, “Rabbinnas;” insanların Rabbi diye son bulan Kitabımız var. Ne yazık ki, Kitabımızı gereği gibi bilmiyoruz. O kitabın günlük hayatımızda bizlerden neler istediğinden pek fazla haberdar değiliz.
Bu hatırlatmadan sonra, ülkemizin inanç coğrafyasının bir resmini hatırlatmak isterim.
TÜRKİYEDE DİNİ HAYAT ARAŞTIRMASI
Bu sene (2014) Diyanet İşleri Başkanlığı, ilk kez TÜİKe ülkemizin dini hayatıyla ilgili bir bir araştırma yaptırmış. Türkiye genelinde 21 bin 632 kişinin katılımıyla gerçekleşmiş olan araştırmadan ilginç sonuçlar çıkmış. “Ülkenin % 99u Müslümandır” söylemini doğrulayan araştırma sonuçlarını dilerseniz birlikte gözden geçirelim.
Katılımcıların yüzde 99.2si İslam dinine mensup olduğunu ifade etmiş.Beş vakit namaz kılanların oranı yüzde 42.5 olarak belirlenmiş. Yalnız bu oran, bekârlarda yüzde 24.9, evlilerde yüzde 45.1, dullarda yüzde 57.7 olarak tesbit edilmiş. Cuma namazını aksatmaksızın kılanlar ise yüzde 57.4 oranındaymış. “Sağlığım elverdiği sürece Ramazan ayında oruç tutarım” diyenler yüzde 83.4, ara sıra oruç tutanlar yüzde 6.1, sağlığı elvermediği için tutamayanlar ise yüzde 7.3 oranında, oruçla hiç tanışmamış olanların oranı da, % 2.5 oranında imiş.
KURAN BİLMEYENLERİN ORANI YÜKSEK
Bilgiye ulaşmanın, öğrenmenin çok kolay olduğu bir zamanda yaşamış olmamıza rağmen, Kuran-ı Kerimi Arapçasından okumayı bilenler, % 41.9, bilmeyenler ise % 57 civarındaymış. Bu durum, Kuran öğretiminin yeterli düzeyde olmadığını gösteriyor.
Katılımcıların yüzde 91.8i, sahip olduğu dini bilgileri aile ve yakın çevrelerinden öğrendiklerini, yüzde 53.3ü, dini konuları öğrenmek için din görevlilerine, (müftülükler, imam, müezzin) danıştığını, yüzde 30.i, yakın çevrede dini bilgisi olanlara danıştıklarını söylemişler.
Ve yine katılımcıların % 87.1i, “Çocuklarınızı İslami hassasiyetlere uygun olarak yetiştirir misiniz?” sorusuna “EVET” derken, yüzde 68.9u da “eş seçiminde dindarlığın önceliğini tercih etmişler.
MEDYA BİZİ NASIL ETKİLİYOR?
Bu soru da araştırılması gereken bir konu. Nitekim araştırılmış da. Ancak bu araştırmaya geçmeden önce bir anekdotu paylaşmak isterim.
Ramazan münasebetiyle hemen hemen her TV kanalında düzenlenen, iftar ve sahur programlarından birine kulak verdim geçen gün. Genç, yakışıklı, medyatik bir simaydı medya vaizi. Anlattığı olay da ilginçti. Şöyle ki:“Allah Resulü, sevgili hanımı Hz. Ayşe ile bir gün sokakta yürüyorlarmış. Yolda, oldukça kilolu bir adamla karşılaşmışlar.
Hz. Ayşe validemiz, adamı görünce: “Aaaa! Ne kadar şişman!” deyivermiş. Allah Resulü, bu söze derhal tepki göstermiş ve buyurmuşlar ki: “Tükür, tükür ey Ayşe! Hz. Ayşe tükürmüş yere, bir de ne görsün.
Aman Ya Rab! O tükrük tamamen kan ve irindir. Manzaranın şaşkınlığı devam ederken, Allah Resulü duruma açıklık getirmiş:
“Ayşe! Gördün mü dedi-kodunun akıbetini? Birini çekiştirmek, ölü eti yemek gibidir….”
Evet anlatım bu minval üzere devam ediyordu. Bu fakir, az buçuk bu konularda mürekkep yalamıştır. Ama Allah Resulüne ait böyle bir olayı ne okumuştur, ne de birinden duymuştur. Gerek yazılı, gerek görsel medyadan insanımıza bu dini sunarken sağlam kaynaklardan aktarılması gerektiğine bir kere daha inanmış oldum.
Bu bağlamda Necmettin Erbakan Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinden Prof. Dr. Akgülün yaptığı bir araştırmadan söz etmek istiyorum. Konu, Medya Dini Hayatı Nasıl Etkiliyor? Bu çalışmada, İslamî yayın yapan bir radyonun, “dini bir dünya görüşü belirlemedeki” ve “grupsal bir davranış oluşturmadaki” etkisi tespit edilmek istenmiş.
Konya ili, ilçe ve köylerinden 1180 kişiyle yapılan ankette: “Mevcut dini radyo ve televizyonların, bireyin dinini, dünya görüşü ve algısını; tutum, tavır ve davranışlarını biçimlendirme ve değiştirmesinde ne derece etkisi vardır?” gibi sorulara yanıt aranmış…..
Ankete katılanların %89u, bilinen ve adı verilen bir radyo ile tanıştıktan sonra dini hayatında değişiklikler olduğunu, bu değişikliklerin neler olduğunu da şöyle cevaplamışlar: % 29,1i “Dini açıdan kültürüm arttı”, % 25,7si “Dini açıdan bir uyanış yaşadım”, % 12.3ü “Namaza ve diğer ibadetlere başladım” kıyafet tarzımı değiştirdim % 5.2; nafile ibadetler yapmaya başladım %7; kendimi dini hizmete adadım % 6.5; yoğun bir dini hayat ve bir takım özel haller yaşıyorum % 4.2 . Evet, oranlar böyle olmuş.
VELHASIL
Bu aziz milletin, dinini diyanetini öğrenmeye ihtiyacı vardır. Bu milletin; aslında tüm insanların genlerinde İman ve İslam mührü vardır. Bu millet, Asyanın bozkırlarından göçerek Anadolu Yaylasına Otağını kurmuş ve söğüt ağacına baka baka gerçek yeşilliğe bürünmüştür. O yeşilin ruhunu yeniden yakalaması için, bu dini gerçek kaynaklarından; Kuran ve sahih sünnetten öğrenmek için çaba gösterilmelidir. Bu dini tüm yalınlığı ve sadeliği ile özümsemelidir. Bu millet, sureti ve sireti güzel, bilgili, mütebahhir tebliğcilere; medya vaizlerine hasrettir. Yazılı ve görsel medya, Diyanet bu konuda azami gayreti göstermelidir. Yazımızı yukarıdaki rakamları da hatırlayarak ve karamsarlığa düşmemek kaydıyla Koca Şairin şu dizeleriyle bitirelim:
“Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem!
Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları,
Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları.
Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; /
Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim! “
Selam ve dua ile hoşça kalınız.