Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 2333 kez okundu.
Yazının Tarihi :   24 Ocak 2016 - 20:17:17

BİR BAYRAK ŞAİRİMİZ VARDI

Büyüt
Küçült
BİR BAYRAK ŞAİRİMİZ

Şerif Ali Minaz

Kütahya'nın Simav ilçesinde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta öğrenimini Bursa’da, yüksek okulu da İstanbul’da bitirdi. Öğretmen olarak başladığı memuriyet hayatına önce İznik Lisesinde, daha sonra da İstanbul Eyüp Sultan, Kabataş Erkek, Beşiktaş kız, Pertevniyal Akşam Liselerinde devam etti. 1997 yılında Davutpaşa Akşam Lisesinden emekli oldu. Şişli Terakki Lisesi ve Özel Beyoğlu İtalyan Lisesinde de(1985-2005) ücretli olarak görev yaptı. Bir TV. Kanalında, “Yarınlara Doğru” adlı sohbet programını hazırladı ve sundu. Fatih Aktüel.com’da haftalık yazım hayatına devam etmekte.
          7 ŞUBAT 1904 ÖNEMLİ BİR TARİHTİ     
           Değerli okuyucu, 9 Ocak 2016 günü, kadim Dost, Edebiyatçı Atilla Yayım Beyin, bir şairimiz hakkındaki sohbetini zevkle dinledik. O sohbetten aldığım notlardan esinlenerek hazırladığım bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
      Edebiyat tarihimizde onlarca şairimiz vardır; kimileri Vatan, kimileri hürriyet şairidir. Bu yazımda bir BAYRAK şairimizden söz etmek istiyorum. Asıl adı Mehmet Arif olan şairimizden.  
     Onun doğduğu gün, Çatalcanın İnceğiz köyündeki evde bulunan Kuran kapağına bir tarih yazıldı; 7 Şubat 1904. İşte bu tarihten dört yıl, dört ay, dört gün sonra, o Kuranı öğrenmeye başladı o çocuk.
    Yedi günlük bir yavru iken babasını yitiren bu yetim, dört yaşına kadar anne kucağında, annesinin evlenmesi ile de, Halasının himmet ve gayretleriyle okul hayatını sürdürdü. Zenginlerin, fakir çocukları için düzenlediği sünnet merasiminde sünnet olan ve orada analı babalı çocuklar arasında yapayalnız bekleşen, ancak eniştesi geldiğinde yaya olarak evine dönen çilekeş bir şairdi O.
   O, gün geldi İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümünden mezun oldu. Ve sonra da, Adana, Malatya, Edirne, Tarsus, Ankara ve Kıbrıstaki liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. Bir ara millet vekilliği yaptı ama sonra tekrar asil mesleğine döndü ve  Ankara Gazi Lisesi edebiyat öğretmeni iken 1962de emekliye ayrıldı. Aruzla başladığı şiir yazmalarını hece ve serbest vezinli şiirlerle sürdürdü.
ŞİİRLERİNDE ONUN KARAKTERİ
    O, Cumhuriyet döneminde Naat yazan birkaç şairden biriydi. Naatında Hz. Peygamber (s.a.s)e hasretini, özlemini şu dizelerle dillendiriyordu:
“Şimdi seni ananlar, / Anıyor ağlar gibi... 
        Ey yetimler yetimi, / Ey garipler garibi; 
             Düşkünlerin kanadıydın, / Yoksulların sahibi... 
                       Nerde kaldın ey Resûl, / Nerde kaldın ey Nebi?” 
O, hayvanseverleri bile rahatsız edecek şekilde bayrak aşkını şu dizelerde dillendiriyordu:
     Sana benim gözümle bakmayanın / Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun/ Yuvasını bozacağım.
O,  kökü mazide olan bir ati ve bir münevverdi. Dünümüze dair haşmetli günlerimize de şöyle ifade ediyordu:
“Nalları altındanmış; /Gidişleri akına,
               Gelişleri akındanmış.
(…………………………..)
Gönül vermişler aya; / Hükmetmişler toprağa, suya...
     Tanrıyla akrabalıkları /Yakındanmış.
            Zembereğini kuran / Onlarmış bu dünyanın...
                     Onlar ki kurt doğuran / Obaların kanındanmış.
                         Ve zaferler getiren atların / Nalları altındanmış.”
O, tekfirci değil; tekbirci bir şairdi:
        “Zalim” demedim kimseye, “hain” demedim.
               Vurdun bana ey el, bu ne halin?” demedim,
            İnsanlık için dua dua yalvardım,
                           Teline ve bedduaya “amin!” demedim…” diyordu..
O, ana kucağının sıcaklığını, anne sevgisi ve şefkatini doya doya tatmadı; ama yıllar sonra annesinin yavrusuna sevgi ve şefkatini şu dizelerle dillendirdi:
İlk kundağın /Ben oldum, yavrum; / İlk oyuncağın / Ben oldum.
      O, güzel Türkçemize olan hayranlığını ve vukufiyetini de, veciz bir şekilde şöyle özetliyordu:
    “Acaip bir dildir Türkçe. Acıklı denir de; acıksız denmez. /
             Yavuklu denir de; yavuksuz denmez. /
                  Ve saklı denir de; saksız denmez. /
                         Gizli bulunur GİZ diye de,/ Gizsizde bir şey yokur. …”
          O, HAZIRCEVAP VE NÜKTEDANDI
         Bir zamanlar tren ve vapurlarımızda mevkiler vardı; 1.2.3. mevkiler. Arif Nihat her zaman üçüncü mevkilerde yolculuk yapardı. Bir gün, “Efendim, niçin her zaman üçüncü mevkide yolculuk yapıyorsunuz?” diye sorduklarında: “Dördüncü mevki olmadığı için,” diye cevap verir.
     Bir gün kendisine eğilip bükülebilen bir cam icat edildiği söylenir. Onun cevabı oldukça düşündürücüdür. “Desenize en sonunda camı da kendimize benzettik..”
        Şiirde denemeler yapan bir müptedi şair, şiirinde Yeniçeri askerini atlara bindirmiş, “Hücum sesleriyle savaştırmaktadır. Bu şiirini, Hocanın karşısında okuyan şaire o: “İndir oğlum, Yeniçeriyi attan indir. Çünkü Yeniçeri ata binmezdi,” der.
       Milletvekili adayı olmuştur Adanadan Sevenleri kendisine: “ Hocam, Kasım Gülek gibi devler karşısında seçimi nasıl kazanacaksınız sorusuna: “ Olsun, bu millet DEV yüzü görmekten usandı; biraz da İNSAN yüzü görsün,” cevabını verir.
    Yazan, düşünen, milletini seven bir aydın olarak o, devrin Milli Eğitim Bakanı ile ideolojik olarak yolları ayrıydı.. Oysa ikisi de Mevlevi idiler. Bakan, Malatyada Arif Nihatın müdürü bulunduğu okulu teftiş etmektedir. Bakanın: “ Burası okul mu hapishane mi?” sorusuna: “Efendim buraya beni tayin eden sizsiniz. Hapishane olsaydı tayinimi yapmazdınız herhalde.” Cevabını verir.
 Aynı teftiş sırasında, okuluna bisikletle gidip gelen müdür beyin paçalarındaki çamurları gören ve: “Bu ne haldir böyle? Paçalarınız çamur içinde..” şeklindeki Bakan H. Âli Yücelin azarlamasına da şu cevabı veriyordu: “Efendim, benim paçamdaki çamurun sizin ağzınızda ne işi var?”
        Daha öğrencilik yıllarında iken şiir yazmaya başlayan Şairimize sınıfta hocası sorardı: “Arif oğlum, nilüferlerden ne haber?” Bunun açılımı “Oğlum Arif, şiirler ne âlemde? Olgunlaştılar mı?” Öğrenci Arifin bu soruya cavabı şöyleydi: “Gelişiyorlar Hocam!”
      Ve takvimler 5 Ocak 1975 tarihini gösterirken Rahmet-i Rahmana kavuştu. O milliyetperver bir Müslümandı. Ruhu şad olsun onun. Allah rahmet eylesin ona.  

 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024