Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
İslâm’ı Terör İle Bağdaştıranlar
Miladi 571 yılının 12 Rebiülevvel ayının 12. (23 Nisan) Gecesi, Allah’ın Son Peygamberi dünyamıza teşrif buyurmuşlardı.
O, yetim doğdu, öksüz büyüdü. O, kırk yaşına gelince, savaş; yani barış ve mutluluk için bir mücadele Peygamberi oldu. Ama savaş Peygamberi olmaktan daha çok; O, rahmet peygamberiydi; sevgi ve şefkat peygamberiydi.
Her nedense bazıları, O’nun hep savaş peygamberi oluşunu ön plana çıkarırlar. Barış dini olan İslâm’ı terörizm ile eşdeğer görmek ve göstermek için yaparlar bunu. Evet, Onun tebliğ ettiği Kitap’ta savaşla ilgili ayetler vardır. O’nun hadislerinde cihad ile ilgili olanları vardır. Ama Onun 63 yıllık dünya hayatında, savaşın yeri toplam sadece 63 gündür.
Onun Savaşlarının Karakteristik Özellikleri
O’nun savaşlarında İslâm ordusunun ezici bir şekilde güçlü ve kalabalık olduğu zamanlardaki ölü sayısının çok az olduğunu tarih kitaplarından okuyoruz.
O peygamber, hayatı boyunca 27 gazaya katılmış ve bunların yalnızca dokuzunda savaş yapılmıştır. Bu savaşların listesine ve sonuçlarına bir göz atacak olursak, O’nun, insan kanına ve canına verdiği önemi anlamakta gecikmeyiz.
Savaşın adı Düşman Sayısı Düşman Kaybı İslam ordusu Şehit Sayısı
--------------- ----------------- ----------------- --------------- ---------------
Bedir Savaşı 950 70 313 14
Uhud “ 3.000 22 700 70
Mustalik 200 10 30 1
Hendek 12.000 8 3.000 6
Hayber 20.000 93 1500 16
Mute 100.000 ? 3.000 13
Mekke Fethi ??? 13 10.000 3
Huneyn ?? 70 12.000 4
Taif Kuşatması ?? ? 12.000 12
Toplam: 216 Toplam: 139
Bu liste bile, Hz. Peygamber’in insan kanına ve canına ne denli önem verdiğini, savaşa ve kavgaya ne denli karşı olduğunu göstermektedir. Hicretten sonraki on yıl içinde Hz. Peygamber’e tabi olanların sayısı milyonları bulmuştu. Müslümanların oturdukları coğrafya geniş bir alan oluşturmuştu. Kısa bir zamanda genişleyen İslâm ülkesinde, bunca savaşlara rağmen ölü sayısı, Peygamberin uyguladığı strateji sayesinde asgariye inmiş, ayda ortalama üç kişiyi bile bulmamıştır.
İslâm coğrafyasında huzuru bozmak isteyen, topluma fitne ve fesat tohumlarını ekmek isteyenlere karşı, Allah Rasûlü, gerekli tedbirleri alıyordu. Suçları tescil edilmiş bazı bozguncuları, provokatörleri, ya göz hapsine alıyor veya başka bir şekilde etkisiz hale getiriyordu. Böylece ileride doğabilecek büyük olayları önlemiş; yiğitlerin kanlarının akmasına, bebelerin yetim, kadınların dul kalmasına engel oluyordu.
O’nun Mücadelesi Ve Başkaları
O, insanlığın yaşantısına ve düşünce tarzına hitap eden bir din getirdi. Bu dini inkılâbı gerçekleştirirken kan dökülmemesine azami derecede dikkat gösterdi. Oysa erdemleri anlata anlata bitirilemeyen çeşitli ideolojiler ve rejimler vardır. Meselâ; aydınlanmanın başlangıcı olarak gösterilen 1789 Fransız ihtilâli, gelirken bile milyonlarca Fransız’ın ve Avrupalının kanına girmiştir.
Yine yakın tarihte kitlelere yön veren Lenin, Stalin ve Hitler isimlerini hatırlamakta yarar vardır. Peygamber (s.a.s.)’in 23 yıllık mücadelesinin sonucu ile bu isimlerin mücadelesinin sonucu arasında tüyler ürpertici farklılıklar görülür. Onların mücadelesinde, terör, kan ve gözyaşı vardır, ama Peygamberî mücadelede mutluluk ve hayat vardır. Meselâ; Rusya’daki Bolşevik ihtilâli, altı milyon insanın kanı ve gözyaşı üzerine kurulmuştur. Buna karşılık Peygamberi inkılâp sonucunda yukarıda sunduğumuz savaş tablosuna karşılık insanlık ebedi kurtuluş reçetesine kavuşmuştur. Peygamberin getirdiği inkılâp 1400 küsur senelik bir ömre sahip olmuştur; ama terör ve zorbalıkla kurulan ideoloji ve rejimlerin ömürleri çok kısa olmuştur.
Yanlış Algılayanlar
Hz. Peygamberi ve getirdiği dini Savaş dini gibi gösterme gayreti içinde olanlara, bazıları da, terörist faaliyetleri ile malzeme olmakta, onların ekmeklerine yağ sürmektedirler maalesef.
Oysa Peygamberi mücadelede, şiddetin ve baskının panzehri olan sevgi ve gönül seferberliği vardır. Terör ve baskıda ise bir ideoloji uğruna milyonlarca insanın kurban edildiği yas dolu bir ayin, temelinde ise nekrofili adı verilen ölme ve öldürme tutkusu vardır.
Peygamberî mücadeleyi terör ve şiddetle karıştırmak ne kadar yanlış ise, “Peygamberî mücadele yapıyoruz” derken, terör ve şiddetin metotlarına başvurmak, durumdan vazife çıkarmak, hatta bir takım gizli örgütlerin aleti olup masum insanların kanına girmek de o kadar yanlıştır.
Bu bağlamda bir öğrencimin yıllar önce anlattıklarını paylaşmak isterim: ABD’deki İkiz Kulelerin yıkılmasından sonra, tüm dünyada “İslâmofobi” rüzgarlarının estirilmeye başladığı zamanlardı.Yıl, 2003 idi. J. E. adlı bir öğrencim: “Hocam,” dedi.
-Bu yaz dil öğrenmek için (…….) ülkesine gittim. Bir gün, kursiyer öğrenciler arasında yardım kampanyası başlatıldı. Özel seçilmiş çeşitli kitaplar vardı büyük bir masanın üzerinde. Buradan satın alacağımız kitaplar, Afrika’nın yoksul çocuklarına gönderilecekmiş. Tek tek baktım masanın üstündeki kitaplara. Bir tanesinin adını görünce şaşırdım Hocam. Kitabın adı neydi biliyor musunuz Hocam? “TERÖRÜN KAYNAĞI İSLÂM.” Bu kitabın adı uyanmama vesile oldu. Yardım etmekten vazgeçtim…”Bir buçuk milyar Müslüman, bu öğrenci kadar bilinçli olsaydı, İslâm coğrafyası birilerinin arka bahçesi olabilir miydi acaba?
Velhasıl
Geliniz , O rahmet peygamberini iyi tanıyalım.
Geliniz her yıl “Kutlu doğum Haftası”nı bahane ederek O’nun hayatını anlatan farklı bir kitap okuyalım.
Geliniz, O’nun savaş yönünü tanıdığımız kadar rahmet, şefkat ve barış yönünü de tanımaya çalışalım.
Geliniz, O Peygamber’in, savaşa başladığı zaman ettiği duayı birlikte hatırlayalım:
“Allah’ım! Benim kuvvetim, kudretim ve dayanağım sensin.
Seninle koşar seninle saldırırım ve ancak senin için savaşırım.”
En çok SEVİLMESİ GEREKENİN HABİBİNE Salat ve selam olsun.