Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 4940 kez okundu.
Yazının Tarihi :   11 Ağustos 2015 - 12:51:58

AMAN KIZIM YAMYAMLARA DİKKAT ET!

Büyüt
Küçült
AMAN KIZIM YAMYAMLARA DİKKAT

Nuran YILMAZER

Dünyanın Öbür Ucundan Selam


    “Kızım dikkat et, orada insan yiyen yamyamlar varmış” demişti rahmetli annem; 25 sene önce ben buraya gelirken. Sonradan anladım ki, Avustralyanın yerlileri Aborijinlerden bahsediyormus..


    Avustralya.. Dünyanin öbür ucunda; 24 saatlik bir ucak yolculuğuyla vatana kavustuğumuz yada vatandan uzaklaştığımız ülke, kita.. İngilizlerin, bu ülkenin yerlileri olan Aborijinleri, senelerce baskı altında tuttuğu ve çok yakın zamanlara kadar onları bitki ve hayvanlarla aynı değerde gördükleri, ve asimile ederken bir neslin kayıp olduğu bir ülke burası. Ve sözümona, sonunda bir özürle herşeyin affettirilmeye çalışıldığı ülke..


      Herşeyden uzaklığındanmıdır bilmem; hayat yavaştır, insanlar cok sakindir burada. Gerçi 25 sene burada olunca insan hayatta birtakım degişikliklerle yüzyüze kalıyor, “bir zamanlar” dedigin de oluyor. Evet, bir zamanlar yani daha dünyada terorizm korkusu yayilmadan sokakta hiç tanımadığın insana selam vermek, günaydin demek, nasıl olduklarını sormak cok normaldi Avusturalyada. Sütler ve ekmekler evine kadar getirilir, paraları bir zarfın içinde hazir olurdu kapi önünde.. Simdilerde, özellikle benim yaşadığım şehir Sidneyde insanlarda bir korku, bir telaş ve bir gerginlik var. İnsanların, hep bir yerlere yetişecekmiş gibi bir acelesi var. Yine de güzel sehir bu Sidney. Yine de bir çok ülkeye göre daha sakin, daha dokunulmamis bir saflığı var bu şehrin. Meselâ; sabah işe giderken, Cinli bir gurup insanın parkta spor yaptıklarını, Hintli bir annenannenin torununu sokakta gezdirdigini, Afganlı bir aileyle Yunanlı bir ailenin yanyana işlettikleri kafelerin dolup tastığını görebilirsiniz burada.


       Türkler buraya 1967 senesinde göç etmeye başlamışlar. Ilk gelenler, buralara nasıl bir bavulla geldiklerini ve çoğunun iki sene çalışıp geri dönme hayalleri oldugunu, hatta bu yuzden bazilarinin cocuklarini memlekette bıraktıklarını, her aldikları şeyi sandıklarda sakladıklarını anlatırlar. Ama daha sonraları geriye dönüş ihtimali azaldikça ve buralarda kalmayı kabullendikce, o sandıklardaki eşyaları  yavas yavas çıkarıp nasıl kullanmaya başladiklarını da anlatırlar.


  Gelenler bir süre kamplarda yasayıp sonradan bir yerlere yerleştirilmisler . Her etnik grup kendi ülkesinin insanı neredeyse oraya yerleşmeyi tercih etmiş. Benim geldiğim semt de, böyle bir semtti işte; Auburn, diğer adiyla Küçük Istanbul. Daha çok Türkler, Yunanlar ve Lubnanlıların yaşadığı bir semtti bir zamanlar. Ama şimdilerde Yunanların uzaklaşıp, yerlerini Cinli ve Somalili sığınmacılara biraktıkları yer oldu.


İki Bayramda Minareden Sadece İki Ezan 


Avustralyanın en büyük camisi Gelibolu camisi. Burada, bayramların ilk gününde senede iki kere minareden ezan okunur. Semtin semalarında yankılanan ezan sesini duyabilmek için birçok Müslüman, degişik semtlerden gelip bu ezanı huşu ile dinleyip  duygulanırlar..


 Her etnik gurubun kendi gurubu için yaptığı gibi, Türkler de burada küçük marketler açmışlar. Buralarda Türkiyeden gelen bir çok malları bulmak mümkündür.


    Iş imkanı çokmuş buraya ilk gelen Türkler icin.. Tabi çoğunun yeterli, hatta hiç İngilizcesi olmadığı icin, fabrika islerinde çalısmışlar. Erkekler araba tekerlerinin yapıldığı, bayanlar Avusturalyanın halen çok meşhur markası olan; şimdilerde insanların yerini makinaların aldığı Arnotts biskuvi fabrikasinda çalişmişlar. Kimisi de, evlerinin garajinda kurdukları dikiş makinelerinde parça başına aldıkları çok az bir parayla dikiş dikerek geçimlerini sağlamıslar. Calışma hayatının zorluğuna ilaveten bir de, çocukların bakımına yardımcı olacak aile imkanı olmamasi eklenince, hayat daha da zorlaşmış ve çocuklar da bu zorlu hayata katılmak zorunda kalıyorlar.


  İlginç Bir Örnak


  Meselâ, tanıdığım bir aile,  6 ve 7 yaşlarında iki oğullarıyla gelmisler buraya, sonradan bir de kızları olmuş. Bu kızın yaşını kendileri nüfus kağıdında büyük göstererek 5 yaşında anaokuluna gitmesi gereken yavrularını 3 yaşında göndermek zorunda kalmışlar. Çünkü anne de baba da çalışmak zorundadır, evde kıza bakacak kimsecikler yoktur.


   Tabiki onlar değil sadece bunu yapan, yakın arkadaşlarında hadiseyi duyan birkaç aile de aynı yola aşvurmuşlar. Bazen de kardeşler birbirine bakmak zorunda kalmışlar. En büyük kardeşin boynunda evin anahtarı var. Ona, okuldan gelince kardeşlerine yiyecek birşeyler hazırlama gorevi verilmiş.


      Ev Sahibi Olabilmek


       Ev sahibi olmak, “Avusturalyan ruyası” olarak nitelendirilir burada. İnsanlar mortgage sistemiyle bir ev alıp 30 sene onu odemeye çalışırlar. Yeni gelen Türklerde yapmıs bunu; hatta iki kişi çalışıyorsa, biran önce ödemek için birinin parasını tamamiyle borca yatırıp, diğerininkiyle geçinmeye ve ailenin ihtiyaçlarını karşılamaya calışmışlar. Sonradan her yerde oldugu gibi burada da, kendini uyanık diye nitelendiren, firsattan yararlanmayı, birşeyleri kendi yararlarına kullanmak isteyen kisiler de çıkmış tabi.


    Yine eskiler anlatIr, iki aile arabalara girip, birbirlerine çarparak kaza bahanesiyle bütün ailenin sigortadan para aldıklarını ve bu parayla evlerinin borcunu ödeyip bitirdiklerini. Demiştim başta,  aslında Avusturalyalılar  saf insanlarmış, ama simdilerde artık onlar da uyandılar, gözleri acıldı. Şimdi iş yerinde yada sokakta kaza yapan insanların sigortadan para alma işleri gayet zorlaştırıldı.


     Bu gurbet yazımı komik bulduğum bir hikâye ile bitireyim isterim. Seneler önce  bir Türk karı- koca, kasaba giderler. Niyetleri tavuk almaktır, ama şimdiki gibi değil; her nedense etler buzluklardaymış. Ingilizceleri de olmadığı için nasıl anlatacaklarını bilemeyen bu karı- koca bir araya gelip bir takım hareketler yapmışlar, ama kasap ne demek istediklerini anlamakta zorlanmış. Nasıl olduysa sonunda birinin aklına horozun ingilizcesi yani “rooster” kelimesi gelmis. Haliyle horozun karısı olarak tavuğun anlatılması gayet kolay gelmiş bizimkilere, yani tavuk = rooster wife...


Çok uzaklardan, güzel vatanımdaki güzel insanlara selam ve seygiyle kalın diyorum..


 


                                                                                                            NURAN YILMAZER

E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
zahide
 
Selamların en güzeli üzerinize olsun .yazınız ruhunuzun zerafetini yansıtmış.bizdenden çok uzaklara selam olsun
Şerif
 
Hoş geldiniz Nuran Hanım.. Uzak diyarlardan içtenlikle kaleme aldığınız yazılarınızın devamını bekliyoruz.... Bilmukabele o diyarlara ve orada hasretle ezan dinleyen Müminlere selam olsun...
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024