Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 2500 kez okundu.
Yazının Tarihi :   18 Eylül 2014 - 23:51:05

BİLELİM Kİ MUCİZELER DEVRİ KAPANDI

Büyüt
Küçült
BİLELİM Kİ MUCİZELER DEVRİ

Şerif Ali Minaz

Kütahya'nın Simav ilçesinde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta öğrenimini Bursa’da, yüksek okulu da İstanbul’da bitirdi. Öğretmen olarak başladığı memuriyet hayatına önce İznik Lisesinde, daha sonra da İstanbul Eyüp Sultan, Kabataş Erkek, Beşiktaş kız, Pertevniyal Akşam Liselerinde devam etti. 1997 yılında Davutpaşa Akşam Lisesinden emekli oldu. Şişli Terakki Lisesi ve Özel Beyoğlu İtalyan Lisesinde de(1985-2005) ücretli olarak görev yaptı. Bir TV. Kanalında, “Yarınlara Doğru” adlı sohbet programını hazırladı ve sundu. Fatih Aktüel.com’da haftalık yazım hayatına devam etmekte.

      LÜTFEN MÜTEYAKKIZ OLALIM
    Sevgili okuyucu, bir takım şarlatanlıkların sergilendiği, akıllarımızın birileri tarafından işgal edilmeye çalışıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Her şeyin aslı, orijini bulunduğu gibi, sahtelerinin, çakmasının da çokça bulunduğu bir çağda yaşıyoruz. Ve dün olduğu gibi bu gün de, çakma PEYGAMBER, ŞEYH, EFENDİ, HAZRET ve MEHDİLERİN bulunduğu bir dünyanın içindeyiz. Bu yazımızda bu sahte dünya ile ilgili bazı hususları hatırlayalım istedim.
    Ezoterizmin yaygın olduğu toplumlar vardır. Orada insanlar, herkesin bilemeyeceği, anlayamayacağı bazı bilgi ve sırları, hal ve tavırları, bazı “seçkin” kişilerin anlayabildiğine ve çözebildiğine inanırlar.
   Oradaki insanlara göre, bazı seçkin kişiler(!), dünyamızın olayları, problemleri hakkında derin bilgilere sahiptirler ve onlar, sırlar, gizemlerle dopdoludurlar. Kutsal metinler dâhil, her cümle, her ayet sırlarla doludur; batini manalar içerirler ve bunları ancak ve ancak o seçkin kişiler bilirler.
 İşin erbabı olanlar, art niyetli olmayan temiz insanlar, bu seçkinleri gözlerinden tanırlar. Yüzündeki, alnındaki “MEHDİ” yani kurtarıcı yazısını (dövmeyi) hemen görür ve okurlar ve ona ittiba ederler (peşine takılırlar).
    Böyle bir bakış ve düşünce tarzı, ne yazıktır ki, ilahi din diye
isimlendirdiğimiz din mensupları arasında da oldukça yaygındır. 
   Böyle bir bakış açısının bulunduğu toplumlarda, yukarıda zikrettiğimiz mehdi, mesih, efendi, hazret gibi bazı şahsiyetler de türeyiverir. Ve bu şahıslarla bağlantılı olan bazı kavramlarda zihinlere yerleşiverir. Meselâ; istidraç, keramet, kehanet. Meselâ, tayyi zaman, tayyi mekan, zihin okuma, gaipten haber verme gibi……
    Bu kavramların ucu açıktır ve her daim istismar edilmeye müsaittirler. Böylesi toplumlarda, basında ve müspet bilimlerde geçerli olan BEŞ”N” BİR “K” KURALI geçerli değildir. Bir başka ifade ile dillendirirsek, bu alanda kafamızdaki “NE, NEDEN, NASIL, NEREDE, NE ZAMAN, KİM?” sorularına pek yer yoktur. Oysa hayatımızda her zaman geçerli olan bir yöntem ve analiz anahtarıdır bu “Beş “N” ve bir “K” formülü.
BİZ VE KÜLTÜRÜMÜZ   
 Bizler, sahabelerine bir hususta bilgi verince: “neden, niçin, vahiy mi, sizin düşünceniz mi?” diye soru sorulmasına izin veren bir Peygamberin (s.a.s) ümmetiyiz.
Bizler; iman konularını bile sorgulamak mecburiyetindeyiz ki, taklidi imandan tahkiki imana kavuşabilelim.
Bizler, “yükseklere karlar yağar, üşünür; 
büyüklerimiz bizi bizden iyi düşünür” diyen, sorumluluğu birilerinin üstüne atmayı tercih eden bir kültürden fersah fersah uzaklardayız.
Bizler, kalbinin mutmain olması için, Rabbine : “Neden, niçin” diye sorular soran, Rabbinin yarattıklarının hikmetini anlamaya çalışan Hz. İbrahime (a.s) de iman etmiş müminleriz.
Bizler, Tufanın dev dalgaları arasında asiler arasında boğulup giden oğlunun ölümüne bir türlü akıl erdiremeyip, bunun hikmetini Rabbine sual eyleyen Hz. Nuhun Peygamberliğine de iman etmiş insanlarız. (Hud, 11/45)
Bizler, “sorgulamamanın”, “sormamanın”  “sorup sorgulayanı engellemenin” büyük bir vebâl olduğunu kabul eden bir kültürün müntesipleriyiz.Evet, evet, biz işte buyuz; böyle bir inanç ve kültüre sahibiz.             
   MUCİZE VE DİĞERLERİ  
  İnanç dünyamızı ilgilendiren MUCİZE kavramı hepimizin malumudur. Mucize, Allahın, kullarını eğitmek ve öğretmek için gönderdiği peygamberlerine ayak diretenlere, Onun Rahman ve Rahim sıfatı gereği tecelli ettirdiği bir olaydır. Allahın, bizzat yarattığı tabiat yasalarını geçersiz hale getirip yepyeni ve bizim olağan üstü diye nitelendirdiğimiz olaylardır mucize. 
    Yüce Allah, mucizelerle bize şöyle seslenir sanki: “Ey kullarım!Ben sizin Rabbinizim. Size en doğru yolu ben gösteririm. Bunu vahiy yoluyla ve peygamberlerim aracılığı ile yaparım. Sakın ola ki, bazı sahtekârların, düzenbazların peşine takılmayasınız. Ben Peygamberlerimi mucizelerle takviye ediyor ve size onların gerçek elçilerim olduklarını kanıtlıyorum. Bilesiniz ki, o mucizeleri de yaratan Benim, Ben! Elçilerim değil.”
  Bazı insanlar olağanüstü, bizi şaşırtan özelliklere sahip olabilirler, bazı maharetler teşhir edebilirler.
Meselâ; keramet gösterebilirler; ama bu sadece o kişiyi bağlar. Kişi, kerametlerini FAŞ eylerse, tasavvuf büyükleri bunu, adetli kadının kendini teşhir etmesine benzetirler. 
  Bir de istidraç kavramı vardır. Bu, inkârcıların, sahte uyarıcıların Allahın buyruklarına uyuyormuş gibi görünüp, bazı başarılar göstermesi ve akılsız insanları kandırması demektir. Unutmayalım ki, Allah, kendi düşmanlarının da bir takım başarılar göstermesine izin verir. Onları yüceltir, yükseklere tırmandırır ki, iyice azgınlaşsınlar, şımarıklıkları iyice artsın ve sonunda düşüşleri büyük bir felaketle sonuçlansın diye. Nasıl mı?
 İşte şu ayet ile ifade edildiği gibi: “Resûlüm! Bu sözü (Kuranı) yalanlayanları bana bırak.(Kendini üzme). Biz onları inkâr ve isyanlarına karşılık, nimetler vererek, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz. Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu Benim tedbirim çok sağlamdır.” (Kalem, 68/44-45)
Şu ayet meali de, insanlara, zehri bal ile karıştırıp altın tas içinde sunanların, hakkı batıl ile karıştıranların feci akıbetini ne güzel dillendiriyor: “ Onlar hem kendi günahlarının, hem de saptırdıkları kimselerin yükünü birlikte taşıyacaklardır. Ve kıyamet günü uydurup durdukları yalanlardan sorguya çekileceklerdir.” (Ankebut, 29/13) Bu ayet meallerinden sonra yazımızı bir anekdotla bitirelim.
 SUS BE ŞARLATAN
Çağdaş insanın aklı, VAHİY ile aydınlanmamışsa birçok konuda karar vermekte zorlanıyor maalesef. Bu konuda Muhiddin Arabi der ki:
“Peygamberliğini iddia eden biri, halkın huzuruna çıkıp: “Bakınız, ben şu duvarı, peygamberliğimi teyit için bir mucize olarak konuşturacağım. Konuş ey duvar!” dese. Ve duvar da, dile gelip : “ Sus be şarlatan adam, senden peygamber mi olur hiç!” Diye cevap verse, bu durumda akıl nasıl karar verecektir?
Duvar konuşmuştur; o halde adam peygamberdir.
Duvar adamı yalanlamıştır; o halde adam çakma, sahte peygamberdir.
    Akıllarımızın bir çıkmaza girmemesi için, imanımızı Allahın ve Resulünün istediği kıvamda koruyabilmemiz için akıl ve ruh dünyamızı VAHİY ile aydınlatalım mı? 
Ne dersiniz? 
Selam ve sağlıcakla kalınız.


 


 




 


 


 

E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
serkan
 
asıl mucize her an nefes almamızı sağlayan ALAHIN Yaşamamıza izizn vermesidir.her can mucizeler alemidir bir bilsek
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024